2. Bölüm

92.7K 3.8K 668
                                    

İzmir'in yakıcı ve kavurucu sıcağında daha da yakıcı olan üniformamın içinde eriyip su olmama ramak kaldığı yetmiyor gibi telefon kulağımda anneme dert anlatmaya çalışıyordum. Gözlerimi kısarak tam tepemde duran güneşe gözlerim kamaşa kamaşa bakmaya çalıştım. Gerçekten acımasızca yakınlaşıp sıcaklaştığının farkında mısın güneş kardeş?
Güneşten kafamı çevirip yere baktım ardından gidip kaldırıma oturdum. Derin bir nefes vererek anneme olan isyanımı dışarıya yansıttım.
"Anneciğim valla çok iyiyim hamdolsun her şey yolunda ne olur bak hava zaten çok sıcak telefon alev topuna döndü kulağımda!"

"Tamam. Çocuklar nasıl?"

Annem beni hiç dinlemediğini belli eden o soruyu sorduğunda gözlerimi devirdim. Nasıl olduğumuzu sorma faslını bir türlü atlayamamıştık! Uzaklara bakıp sakinleşmeye çalışmak suretiyle kafamı kaldırdığımda komutanlarımızın özellike Burak komutanımızın öğle yemeğinden çıkmasını gördüm. Diğer komutan arkadaşları ile bir şeyler konuşarak yürüyordu. Upuzun boyu,dimdik duruşu ve ciddiyetiyle parıl parıl parlıyordu...

"Anne bırak şimdi çocukları da burada bir komutanımız var gördüğüm,göreceğim,görüp görebileceğim en yakışıklı komutan olabilir..."

"Allah sahibine bağışlasın değil mi kızım bizim onunla işimiz yok değil mi anneciğim biz oraya eğitim alıp pilot olmaya gittik değil mi güzel yavrum?"

Adamın karizmasına dalıp gitmiştim resmen hipnoz olmuş gibi Burak komutanı izlerken kulağımdaki telefona "Anne bu adam varya insanı hedefinden şaşırtır bak o kadar söylüyorum sana."diye söylendim.

"Miraç Allah aşkına bir de komutanla aşk yaşayıp bununla uğraştırma bizi bak şimdiden uyarıyorum!"

Bir anda silkelendim. Gözlerimi Burak komutanımdan çektim daha fazla iç geçirmemek için ve "Aman be anne."diyerek kendime geldim. "Ne aşk yaşaması ya? Adamı beğendim diye hemen aşk mı yaşıyoruz beni görmez onun gözü merak etme ki zaten bu adamı bana bırakmamışlardır çoktan yemişlerdir bunu,tükenmiştir bu. Ama keşke aşk yaşasam bir de bununla uğraşsak keşke..."

"Miraç babana söylerim seni bak."

Kaç yaşına gelmiştim annem beni hâlâ babamla korkutuyordu. Korkutmaya çalışmıyordu evet gerçekten korkutuyordu yaşım kaç olursa olsun babamdan korkmaya hiç çekinme hep devam edeceğim. Bu korku babamın gözünden düşmek korkusuydu bütün hayatımı ona layık bir evlat olmaya çalışarak geçirmiştim babamın gözünden düşmek demek benim için bitmek demekti. Bu yüzden babamdan hâlâ korkuyordum.

"Aman iyi be iki dakika zevzeklik edemiyeceğiz seninle anlaşıldı. Çocuklar da iyi ben de süperim öpüyorum seni hadi sonra görüşürüz."diyerek daha fazla konuyu uzatmadım ve telefonu kapattım. Öğle arasındayken annemi bir arayayım demiştim ama sohbetine hemen doyum olmuştu gerçekten.

Telefonu kapattığımda Burak Yüzbaşının geçtiği yere baktım ama yerinde yeller esiyordu resmen. Ah be son bir bakış atamadan gitmişti. Telefonu cebime attım ve bizimkilerin yanına gitmek için hareketlendim. Ben onların yanına gitmeden önce Oğuz beni bulmuş "Kızım nerelerdesin ya?"diye yanıma koşmuştu.

"Ne oldu lan?"

"Yardımına ihtiyacım var ne olur yardım et bana yalvarırım."

Gözlerimi merakla açıp Oğuz'a baktım. Nefes nefese ve kan ter içindeydi korkudan panik atak krizleri geçiriyor gibi sağı solu görmeden sadece sıkıntısını yaşıyordu.

"Ne oldu Oğuz söyle kardeşim yardım edeyim ne oldu?"

"Miraç bak ben çok ciddi bittim bu sefer kesin öldürecek bu herif beni Allah rızası için yardım et."

Aşk'a Uçan KanatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin