5. Bölüm

83.3K 3.3K 1.1K
                                    

Sabahın ilk anları kahvaltıdan sonra içtima sonra eğitim uçuşları brifingleri. Hayatımda görmüş olduğum,görebilecek olduğum en iyi rutindi bu. En iyi sabah rutinimizin son aşaması olan brifingten çıkmış uçuş saatlerimizin geleceği ana kadar ufak bir teknik ders almak için dersliklere geldik. Bizimkiler arasından salona ilk giren ben oldum. Gözlerim içtimadan önce kalkıp Semanın sırasına koyduğum çiçeği aradı. Çok şükür ki hâlâ yerindeydi. 2 haftadır her gün ama her gün çiçek getirip gidiyordum ve bu da artık benim için rutinin bir parçası oldu. Kendi kendime iş çıkarmıştım resmen ama Hakan bir türlü beklediğim tepkiyi vererek harekete geçmiyordu.

O harekete geçmedikçe ben daha sert oynuyordum ve daha çok hırslanıyordum. Semanın meselesi olmaktan çıkmış Hakan ve benim meseleme dönüşmüştü adeta. O kıskanmamak için inatlaşıyor bense kıskandırmak için inatlalaşıyordum. Bakalım bu inat yarışında hangimiz başarılı olacaktık. Semaya olan sevgisini çok iyi biliyorum bunun yanında ne derece kıskanç bir erkek olduğunu da bu yüzden onun benim inadım karşısında hiç şansı yoktu yine de deniyordu kazanan belli Hakanın gönlü olsun diye devam ediyoruz işte.

Sema peşimden salona girip sırıtarak sırasının üzerindeki gülü alıp burnuna yaklaştırdı ve kokladı. "Her gün bıkmadan usanmadan bunu yapması çok tatlı. Gerçekten gönül almasını bilen birisi ya."

Mert,gözlerini kısıp kınayan bakışlarla Semaya baktı onu baştan aşağı süzdü ve yüzünü buruşturdu. Yine Hakanın vermesi gereken tepkileri vererek rol çalıyordu ya! Hakan'a baktığımda ise olayla hiç ilgilenmeden geçip Semanın sırasının hemen yanındaki sırasındaki yerini almıştı. Sırtını sandalyeye dayayarak önüne baktı. Bizden tarafa bakmıyordu bile!

"Ya bu ne haller böyle bu ne iğrenç bir durum. Bu ne vıcıklaşma? Topla o ağzını topla! Yaydın iyice. Allahın kemçük ağzı. Bir haftadır her gün veriyor çiçek ne yani bu haller alışmadın mı artık? Ben sana bir buket çiçek alayımda sus artık."

Mert elini kaldırıp lafı ağzıma tıktı. Bir abimiz olsa Mertten çektiğimiz kadar o abimizden çekmezdik şüphesiz. Annesini,Babasından kıskanan bir modelin Allah ileride ki eşine sabır versin demekten başka bir şey kalmıyordu geriye.

Oğuz,Semanın karşısına geçerek aşırı meraklı bakışlarla ona baktı. "Sen biliyorsun değil mi bu haysiyetsiz kim? Doğruyu söyle!"

Bizimkiler yani Hakan hariç geriye kalan o ikisi sinirden ve meraktan kuduruyorlardı o çiçekleri bırakan kişinin kim olduğu konusunda. Hatta o kişiyi bulma aşkıyla yanıp tutuşuyorlar her gün bu ateşi bağırlarında taşıyorlardı. Bense sessiz sakin olayları izliyor gözümü kırpmadan Hakana bakarak onun en ufak tepkisini ölçmeye çalışıyordum. Evet bu benim için çok zordu çünkü hayvan herif hiç tepki vermiyordu!

Sema, "İnan bilmiyorum Oğuz. Ayrıca haysiyetsiz falan ayıp oluyor bilmeden etmeden konuşma lütfen." diye cevapladı Oğuzun sorusunu. Ara yerde beni de savunmuştu Semacığım öz kardeşim benim ama buna gerek yoktu haysiyetsiz demesini hiç üzerime bile alınmamıştım çünkü Oğuz benden daha haysiyetsizdi!

"İnanmıyorum Sema! Adım kadar eminim sen bu çiçekleri veren kişiyi tanıyorsun! Miro sen misin yoksa doğruyu söyle ya?"

Oğuzun gerçeği anlayacağı kadar her şeyi açığa vurmuş olmama şaşırarak Hakandan gözlerimi bir hışımla çektim ve Oğuza baktım. Olabilir miydi? Gerçekten anlamış olabilir miydi Oğuz o kadar zeki miydi yoksa ben mi berbat oynuyordum?

"İşim gücüm yok bununla mı uğraşırım ben?"diye çıkıştım. Temkinli gözlerle Oğuz'a bakarak olayın gerçekten en fazla ne kadarını kavramış olabildiğini anlamaya çalışıyordum. Oğuz düşünceli düşünceli bana bakmayı sürdürdü ve "Uğraşırsın sen manyaksın!"diye üzerime gelmeye devam etti.
Semanın hemen arkasında bulunan sırama gözlerimi devirerek gidip oturdum.

Aşk'a Uçan KanatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin