Bölüm 28: ÇİZGİ

9.8K 559 70
                                    



Bölüme başladığınız tarihi ve saati buraya yorum olarak bırakabilirsiniz!

Bölüm Şarkısı: Nightcore - Justify

***


Bölüm 28: ÇİZGİ

Aras'la son konuşmamız, kafamı karıştıracak türdendi. Daha beni öpmesinin nedenini çözemeden karmakarışık bir nedenler dizisi daha dizmişti karşıma, sonrasındaysa, karşısında tüm kelimelerimi yutarak kaldığımda dikişlerim alınana kadar evde durmam gerektiği söyleyip beni odada düşüncelerimle yalnız başıma bıraktı.

Çıkmadan da telefonumu almış, dışarıyla olan bağlantımı tamamen kesmişti.

Bir haftamı odada pinekleyerek öldürmüştüm, aynı zamanda aklımda yeşeren düşünceleri ve hisleri de katletmekle meşgul olduğum için günlerin nasıl geçtiğini anlamak zor gelmişti. Odadan çok nadir çıkıyordum, zaten odadan çıkmam da istenilmezmiş gibi yemekler bir tepsinin içinde odanın kapısına konulup gidiyordu. Kim yapıyor, kim kapıya koyuyor hiç de denk gelip görememiştim.

Derin bir nefes alarak dolabın içinden çıkardığım montu koluma atarak odanın kapısını araladığımda, karşımda Aras'ı görünce bir kez daha onunla konuşmak için kurguladığım onca sahne zihnimden silinip gitti ve bomboş bir şekilde karşısında kalakaldım.

"Hazırsan hastaneye gidelim," dediğinde, başımı onaylarcasına salladım ve merdivenleri inmeye başladığında peşine takıldım. Ona sormak istediğim, cevabını merak ettiğim onlarca soru vardı. "Tanem ve Ekrem şu an nasıl ve ne haldeler, babam Adana'ya gitti mi, Ulaş'la konuşmama neden izin vermiyorsun?" Bu gibi sorular aklımda dolanıp duruyor ama bir türlü dilimden dökülmüyordu.

Evden çıkarken montumun önünü kapattım ve Aras'a bir adım daha yaklaştım, arabada daha şimdiden ölüm sessizliği olacağını hissedebiliyordum. Sessizlik içinde huzurla yaşamak istediğim çok fazla anım olmuştu ama ilk defa sessizlik bu denli ağır ve yorucu geliyordu.

Yolcu koltuğuna yerleştiğimde yavaş hareketlerle emniyet kemerimi taktım ve boğazımı temizleyerek, "Babam Adana'ya gitti mi?" diye sordum. Aras konuşmamı beklemiyor olmalıydı ki, kaşlarını kaldırarak bana baktı ve mırıldanırcasına, "Uçağı yarın akşam kalkacak, onunla gitmek mi istiyorsun?" diye sorduğunda, gözlerimi kırpıştırarak Aras'a baktım. "Mete ne olacak?" diye sordum ama sesimdeki heves kendini açıkça belli ediyordu, Mete umurumda değildi. Tek isteğim kardeşime bir an önce sarılıp bir daha onu terk etmemekti.

"Şu sıralar fazla sessiz..." dediğinde, kaşlarım çatıldı. "Kötü şeyler olacak desene," diyerek hayal kırıklığıyla önüme döndüğümde, "Fırtına öncesi sessizliği olduğunu mu düşünüyorsun?" diye sordu. Başım benden bağımsız bir şekilde aşağı yukarı sallandı. Hemen ardından, "Mete'yle olan son konuşmam, Mete'nin sessizce kenara çekileceğine inanmamı güçleştiriyor. Bir şeyler planlamış hatta planını harekete geçirmiş olmalı ki, şimdi keyifle kenara çekildi ve olacakları izleyeceği anı bekliyor," dedim.

Aras'ın yüzünü görmesem de söylediklerime hak verircesine başını salladığını hissedebilmiştim. Omuzumun üstünden Aras'a bakıp, "En büyük korkun ne?" diye sordum. Tek kaşını kaldırıp bana baktığında, frene basmış ve arabayı durdurmuştu. Kırmızı ışıktaydık. "Neden merak ediyorsun?" diye sordu, ses tonunda gizlediği hiçbir şey yoktu. Oldukça düz ama daha önceki konuşmalarımıza nazaran daha nazikti.

YERALTIWhere stories live. Discover now