meçhul-35

3.9K 321 51
                                    

Peyk- piç

-

Hera BULUT,

Bi' çocuk parkında oturup Sahra'yı beklemeye başladım.

Gözlerimi baygınca üstlerin de gezdirdim.

Kalabalık değildi saat geç olduğundan.  Birkaç genç arkadaş gurupları vardı sadece.

Köşede ki üç erkeğin,oturduğum dakikadan beri bana baktığını ve aralarında fısıldaştıklarını fark etmiştim.

Klasik, İstanbul zibidileri.

Birkaç saat önce kestiğim saçlarıma attım elimi. Kısaydı artık,hatta karşı komşum olan teyze,“Kızım,oğlan çocuğu gibi olmuşsun,ne bu hâl?” demişti.

Sahra yanıma oturup şaşkın baktı,“Saçlarına ne yaptın?”

Omuzlarımı silktim. İçindeki enerji dev bir şırıngayla alınmış gibiydi. Konuşmak istemiyordum,dahası halim yoktu.

“Aslında çok güzel olmuş. Ben de mi senin gibi kestirsem..?” dedi sonrasında.

Çocuğunu salıncakta sallayan kadını izlerken mırıldandım,“Bilmem.”

Birkaç dakika ondan ses gelmeyince yüzümü,yüzüne çevirdim.

Az evvel bana bakan erkeklere bakıyordu. Pardon,gözlerinden molotof bombası atıyordu.

Elini tuttum,“N'apıyorsun?”

Erkeklerden biri,“Kızma güzelim,sen de çok güzelsin. Bizimle takılmaya ne dersin? birkaç içki de var.” dedi Sahra'ya dönüp.

Günler sonra ilk kez güldüm. Hatta kahkaha attım. En az 2 dakika kesintisiz.

Ayağa kalkıp onlara doğru yürüdüm,“Imm.. demek onu -elimle Sahra'yı işaret ederek- davet ediyorsunuz.”

Diğer çocuk,“ Sen de dahilsin.” dedi bana.

Yine bi' kahkaha firar etti dudaklarımdan,“Ver bakalım şişeyi.” dedim içki şişesini göstererek. Sahra arkamdan bağırıyor ve sakin olmamı söylüyordu. Ben bir şey yapmıyordum ki.

Kasten elime dokunarak uzattı şişeyi,“ Bu şişeyi var ya...” dedim elim de ileri geri oynatırken.

“Götüne sokarım oruspu çocuğu! Sen kimsin ki benim sevgilime bu tür tekliflerde bulunasın çapulcu it?” diye bağırdım,bağırmamla şişeyi çocuğun kafasın da kırmam bir oldu.

Çocuk kanlar içinde yerde başını tutarken küfürler ediyordu.

Diğeri gelip kolumu tutup çekti,elimde ki çam parçasını çocuğun yüzüne doğru götürüp çizdim,sonra da eline bir yara açtım.

Yerden bir cam parçası aldım kanlı ellerimle,“Hım sıra sen de,değil mi şanslı çocuk?” dedim ona doğru adım atarken.

Koşup yüzüme yumruk atmıştı ve muhtemelen orası moraracaktı. Beni yere itip üstüme çıktı, Sahra'nın ağlayarak yaklaştığını fark edince,“taksiye bin eve git, geleceğim.” diye bağırdım.

Hayır dediği kulağıma ilişti,tekrar ve gür bir sesle,“ Sahra bir daha tekrarlamayacağım,git. Geleceğim.” dedim üstümde ki çocuğu tekme atıp yer düşürürken.

Yere düşünce camla koluma çizik attı. Acımıştı.

Yüzüne ayakkabımla bir tekme savurdum. Annemin tek katkısı bana bu olmuştu sanırım, yıllarca savunma  sanatlarıyla ilgilenmemi sağlamıştı. Oysa en büyük zararı o bana veriyordu.

Çenesinden tutup yüzüme yaklaştırdım,“ Bir daha karşımıza çıkarsanız kaç yıl hapis yatacağımı düşünmeden hepsini öldürürüm. Ne bize ne de bir başka kadın'a, çocuğa bulaşmayacaksınız.” dedim son kez yumruğu gözüne indirirken.

Kafasını geriye doğru atıp kalktım. Elimi kolundaki yaraya bastırdım daha çok kan gelmemesi için. Tam o sırada polis sirenleri duyuldu.

Kaçmayı mıydım?

Polis aracından Sahra ve babası indi. Sahra koşarak bana sarıldı,sürekli ağlıyordu,“B-ben buraya ge-gel demeseydim k-keşke... Çok acıyormu? Sana bir şey olacak diye çok korktum.” dedi ağlamaları arasın da.

“ İyiyim korkma.” dedim gülerek. Oysa canım yanıyordu. Her mâna da.

Sahra'nın babası yanıma geldi. Diğer polisler yerde kan içinde debelenen adamları alıp arabaya götürdü.

“İyi misin kızım? Bizi çok korkuttun! Allah senden razı olsun,Sahra'yı korumuşsun... Sen olmasan... Borcumu nasıl öderim bilmiyorum.”

“Ne borcu efendim,olur mu öyle şey? Merak etmeyin yanımdayken,ki asla yanından ayrılmayacağım,kimse ona zarar veremez. Onu kendimden bile koruyacağımdan şüpheniz olmasın.” dedim gözlerim hafif kararırken.

“Hera kolun kanıyor! Nasıl oldu bu? Çok kan kaybetmişsin... Hemen hastaneye gi-” sözlerin devamını duyamadan gözlerim kapanmıştı.

//“Atlıkarınca bu dünyada icat edilmiş bir şey değil. Mistik bir şey. İnsanlar bir gün hazır buldular. Kimin yaptığını kimseler bilmiyor. İnsanlar bir gün koca bir meydanda atlıkarıncayı buldular ve çocukların dışında kimse binmeye cesaret edemedi. Çocuklar yorulmayan atlara binerek kısa süreliğine de olsa başka dünyalara gidiyorlar. Gidip, görüp ama kimselere anlatamadıkları bir dünyaya.”

Merkür.

meçhul G×G [Texting]Où les histoires vivent. Découvrez maintenant