meçhul-37 |FİNAL|

4.6K 388 148
                                    

Kaan Boşnak- Ölmemişiz.

-

5 yıl sonra,

“Kızlar hadi uyanın kahvaltı hazırladım!”

Gözlerimi hafifçe aralayıp yatağa baktığım da Sahra ve Ömer'in birbirine sarılarak hâlâ uyuduğunu gördüm.

Ömer'i altı aylıkken evlâd edinmiştik. Şimdi dört yaşındaydı. Adına da,babamın adını vermiştik.

Çok zeki ve şirin bir çocuktu. Babası ve annesi vefat etmiş, ailesinden kimse de bakmayı kabul etmemiş.

Artık iki annesi,bir halası,anaannesi ve dedesi vardı.

Uzun süredir Sahra'yla birlikte yaşıyorduk. Halam,Zeynep de karşı dairemiz de yaşıyor,her gün atlatmadan yemek yapıyordu bize,biz çalışıyoruz diye.

Biz işteyken Ömer'e ise bazenleri Sahra'nın annesi,bazenleri ise halam bakıyordu. Bakıcı tutmamıza izin vermiyorlardı, güvenilmezmiş.

İkisini de gıdıklayarak uyandırdım,“Aşkım, bebeğim,hayatım Allah razısı için rahat bırak bizi ya.” diye mızmızlandı.

“Halam kahvaltı hazırlamış hadi uyanın.” diyip güldüm.

Ömer kucağıma zıplayıp,“Gidelim asker.” dedi kaşları çatık bir vaziyette. Kahkaha atıp ayağa kalktım,“ Hemen gidiyoruz majesteleri.” dedim.

Önce banyo'ya götürüp kısa bir duş aldırdım,“ama anne daha dün yapmıştık bıcı bıcı.”

“Her gün bunu tartışmayalım istersen anneciğim.” dedim üstünü giydirirken.

“Sahra annem geçen gün yemek sonra ellerini yıkamadı ama sana yıkadım dedi.” dedi gizlice fısıldar bir biçim de.

“Yıkamıştır o meleğim, boş verelim.”

Ömer'i sofraya, Sahra'yı da duşa gönderdim. Hayır ben olmasam bitlenecekler.

“Günaydın hala.” dedim ekmeği sofraya koyarken.

“Günaydın güzelim.”

Masaya baktığım da fazladan tabak vardı,“Misafirimiz mi var?” dedim.

“Sahra'nın annesiyle babasını çağırdım.” dedi.o sırada kapı çaldı, “aa bak geldiler.”

Kalkıp kapıyı açtım.

“Hoşgeldiniz.” dedim önlerine terlik koyarken.

Annesi,“ Galoşları kaldırmışsın kızım.” dedi gülerek.

Evet bir ara gelenlere galoş giydiriyordum,ne olmuş?

“Evet. Siz sofraya geçin ben Sahra'yı çağırayım.”

Babası çocuksu bir heyecanla,“Benin aslan torunum nerede?”

Ömer hemen gelip sarıldı,“Dede biliyor musun annem bana bir sürü kitap aldı,içinde de bir sürü resim var! Ben hemen okula gidip orada ne yazdığını kendim okumak istiyorum. Annem bana öğretecekmiş.”

Ömer'i dizine oturtup,“Aferim benim torunuma! Okursun tabii.”

Onları orada bırakıp yatak odasına girdim,Sahra üstünü giyiniyordu.

“Niye bu kadar güzelsin ya?” dedim giymeye çalıştığı tişörtü elinden alıp rastgele bir yere atarken.

Yavaşça eğilip boynuna öpücükler bıraktım.

Gülüp,“İçeri de bir sürü insan var Hera,sırası mı?” bunu söylerken dudaklarına bakıyordu. İnandırıcı gelmedi.

“Değil mi?” dedim,cevap vermesine izin vermeden dudaklarını öpmeye başladım.

Yarı çıplak tenin de gezdirdim elimi,Farkın da bile olmadan yatağa girmiştik.

Üstümü çıkarmaya yeltenmiştim ki kapı açıldı,anlık heyecanla Sahra yataktan atladı.

İçeri Ömer girdi,“ Halam sizi çağırıyor neden gelmiyorsunuz? Aa anne yerde ne yapıyorsun?”

Sahra tişörtünü üstüne geçirdi hemen,titrek ve sakinleşmeye çalışan bir sesle,“ıı şey oğlum.. ben küpemi düşürmüşüm Hera da bana yardım ediyordu.”

Ömer bizi önemsemeden mutfağa girdi.

Tam da sırasıydı yani!

“Beni de yoldan çıkardın ya.” dedi saçlarını düzeltirken.

“Im işlediğim en güzel günah olabilir.” dedim.

“benim de öyle.” dedi sarılırken.

Beş yıl içerisinde pek çok güzel şey olmuştu aslında. Wattpad'de yazmaya devam ediyordum. Dört tane kitabım daha basılmıştı ve bu inanılmazdı.

Ömer hayatımıza girdiğin den beri mutluluk yanımızdan eksik olmuyordu,o hayatımıza güneş gibi doğmuştu.

Benim yaşayamadığım her şeyi yaşıyordu, şimdiden hayallerinin peşinden gitmeyi öğrettik. Fikirlerinin bizim için değerli olduğunu, isteyip de başaramayacağı hiçbir şeyin olmadığını...

Vücudum da ki yara izleri gitmiyordu.  Ruhumda de öyle. Sevgi meğer iyileştirmiyormuş, kitaplar da yalan söyleyip kandırmışlar bizi hep. Sevgi yeni yaraların açılmasını izin vermiyormuş. Yaşama bağlıyormuş insanı. Nedeni oluyormuş.

Sahra ve Ömer'den önce aklımdan çıkmayan ölüm düşüncesi artık yerini onlarla olan güzel günlere bırakmıştı.

Annem bunca süre boyunca beni hiç aramadı. Sanırım tamamen gitmişti hayatımdan.

Bu şeyin,nasıl bir his olduğunu sizlere ne ben,ne de bu satırları yazan kişi anlatabilir. İkimiz de ne demek olduğunu anlamadığınız için mutluyuz bir bakıma.

Çünkü birinden hem nefret edip,hem de hâlâ içten içe sevmek,umut beslemek,bir gün geleceğini hayal etmek,onunla asla yaşamadığın ama hep yaşamak istediğin şeyleri kafan da yaşamak,fakat kendine bile anlatamayanlardanız,ikimiz de.

Dediğim gibi, umarım bizi hiç anlamazsınız.

Kafam da ki düşünceleri bir kenara bırakıp Sahra'ya baktım,

“ Sahra... Sana ömrüm boyunca teşekkür etsem bile yetmeyeceğini biliyorum ama yine de teşekkür ederim. Bana çok şey öğrettin, tarifi olmayan duygular yaşattın,güzel şeylerin olduğuna inandırdın,gerçek sevginin olduğuna. Karşılık beklemeden sevdin beni ve yemin ederim seni çok seviyorum. İyi ki o gün o nefret dolu mesajlarını atmışsın,iyi ki o gün İtalya'ya gitmeme engel olmuşsun. Ben senin kadar cesur olamazdım ve bana yıllar sonra gerçek bir yaşam sunacak olan sana asla kavuşamadım. Muhtemelen yirmi beşinci yaşımı görmeden odamın tavanına kendimi asacaktım. Hatta o kadar yalnızdım ki ölü bedenim kokuşup insanlara merak uyandırmadan,kimse orada,o ev de birinin yaşadığını bile bilmeyecekti. Teşekkür ederim. Seni seviyorum,seni seviyorum. Asla da bundan vazgeçmeyeceğim.”

Kapının eşiğinden bizi dinleyen Ömer gelip sarıldı ikimize birden. Sahra'nın gözünden bir damla yaş süzüldü ama gülüyordu.

İkisine birden sarıldım,“ben de sizi çoook seviyorum, Annelerim!”

Sahra daha sıkı sarılırken mırıldandı,“Sizi hak edecek ne yaptım ben...”

//“Ben bir gün vazgeçersem dostlarım, kitaplarıma ve aralarına sakladığım o şiir defterlerine iyi bakın. Benden geriye başka bir şey kalacak gibi değil.”//

Merkür.

meçhul G×G [Texting]Where stories live. Discover now