sei

9 1 0
                                    

YILLAR ÖNCE - IŞIK SAVAŞI'NIN SON GÜNÜ

Kyle patlamayla irkildi, aniden yüzüğüne atılıp bir kalkan oluştursa da geç kalmıştı. Hemen arkalarındaki bina daha fazla dayanamamış ve onun kadar hızlı olmayan Guy'ın üzerine yıkılmıştı. Kyle korkuyla adını haykırıp o yöne uçuyordu ki sırtına bir ışın yiyip yere yığıldı. Daha yerden kalkamadan sarı bir bot başına bastırdı. "ÖL YEŞİL PİSLİK!"

"Hayır!" Sert ve tanıdık bir ses duyuldu ve Yellow Lantern'ın ışını Kyle'ın başının yanına isabet etti. Lantern üzerinden kalkarken utanç ve kafa karışıklığıyla liderine baktı. "Ama Leydim-"

Soranik yerdeki Kyle'a baktı; yüzü kurumuş kan ve kirle kaplanmış, açıklanamayan bir ifadeyle ona bakıyordu. Soranik diğer lanterna bakmadan konuştu. "Git, başka birilerini öldür. Ona dokunulmayacak, anlaşıldı mı?"

"Evet, özür dilerim, Leydim." dedikten sonra lantern havalandı ve diğerlerinin arasında kayboldu. Soranik yavaşça eski kocasına doğru yaklaştı. Kyle kollarının üzerinde doğrulsa da ayağa kalkmadı. "Beni kendin mi öldüreceksin?"

Soranik başını yana eğdi. "Beni gerçekten bu kadar mı tanıyamadın?"

Kyle bir şey söylemedi. Sadece tamamen oturur pozisyona gelip etraflarında devam eden savaşa baktı. Yıllar boyunca ilişkilerini sürekli kurtarmaya çalışmaktan yorulmuştu. 

Soranik sessizce onu süzdükten sonra diğer yöne dönüp havalanmaya hazırlandı. "Seni öldürmeyeceğim, gitmekte özgürsün."

"Neden?" Kyle yüzündeki çamuru sildi.

Soranik kaşlarını çatıp ona baktı. "Bu savaştaki kötü taraf biz değiliz, Kyle. Sizsiniz."

"Bu doğru değil! Biz sadece doğru olanı yapmaya çalışıyoruz, bunu biliyorsun!" diyerek Kyle ayağa kalktı.

Soranik yumruğunu sıktı. Onunla laf dalaşına girmemesi gerektiğini biliyordu, en son bir yıl önce bunu yaptığında o gece hiç beklemediği gibi bitmiş ve onun yalanlarına inanmıştı. Ardından Kyle birkaç gün sonra Green Lantern Birliği ile onlara yine ihanet etmişti. Ancak Soranik kendini tutamadı, sinirle ona döndü. "Bu bencillikten başka bir şey değil! Uzay faşistlerinden başka bir şey değilsiniz!"

"Bunu söyleyene de bak! Korkudan güç alıyor!"

"En azından biz iki yüzlü değiliz, Lağım Faresi!"

Kyle konuşmak için ağzını açmıştı ki birden laflar boğazına dizildi. Gözleri dehşetle kocaman açıldı ve kollarını Soranik'e dolayıp yere devirdi. Üstlerinden geçen Red Lantern havada takla atıp tekrar onlara doğru uçmaya başladı. Soranik şaşkınlıkla olanları kavramaya çalışırken Kyle elini yakaladı ve onu sürüklemeye başladı. 

Bir duvarın arkasına saklandıklarında Soranik şaşkınca ona baktı. "Beni kurtardın?"

"Sen de beni kurtarmıştın." diyerek Kyle gülümsedi. 

Biraz ilerlerinde bir gürültü koptuğunda ikisi de irkildi. Başlarını o yöne eğip sessizce izlediler. Larfleeze birkaç kilometre ilerlerine düşmüştü. Kostümü parçalanmış, her tarafı kanlar içindeydi. Yaratık bir elini karnındaki yarasına koyup diğer elini teslim olurcasına kaldırdı. "L-Lütfen... Merhamet."

"Daha fazla merhamet yok." dedi tanıdık bir ses. Kyle'ın birden tüyleri diken diken oldu. "Buraya geldin, gücümüzü kendine almaya çalıştın. Artık merhamet yok."

Larfleeze'in sesi korkuyla çıkıyordu. "Üzgünüm, lü-lütfen... Paylaşa-" derken yeşil ışın başını parçaladı. "Paylaşma olmayacak. Güç sadece Green Lantern Birliğine ait. Sadece." Kyle'ın ağzından bir inilti çıkacağı sırada Soranik hızla elini ağzına kapattı. 

Birkaç dakika sonra Soranik elini çektiğinde Kyle kesik kesik nefes alıyordu. "Tanrım... John..."

"Hala doğru olanı yaptığınıza mı inanıyorsun?"

Kyle başını iki yana salladıktan sonra Soranik'in kolları tuttu. "Sora onları durdurmalıyız!"

GÜNÜMÜZ

"Muhteşem Hal Jordan'a da bakın!" diyerek Sarko yerdeki Hal'i tekmeledi. Hal acıyla bağırsa da hareket edemedi. Sarko gelip onu içeri savurduğunda protezine zarar vermişti, o olmadan tamamen felçliydi. 

Hal kesik kesik nefes alırken kendini toparlamaya çalıştı. Kyle... Kyle yolda olmalıydı. Onu tanırdı, kapıdan kovsa bacadan geleceğinden emindi. Şimdi tek yapması gereken Sarko'yu oyalamaktı. "Sen... Sen ölmüştün. Doğumda kaza geçirdin ve..."

Sarko elindeki bıçağı Hal'in göğsünde gezdirdi. "Kazada ölmemiştim. Dedem beni eğitmek için daha güvenli bir yere götürdü."

"Sinestro..." Hal gözlerini kapattı. Şimdi taşlar yerine oturmuştu. Elbette o pembe pislik her şeyin altından çıkacaktı. "Sarko dinle beni, Sinestro sana ne dediyse doğru değil."

"Biliyorum." dedi Sarko sakince. Hal duraksadı, bu cevabı beklemiyordu. Sarko, Hal'in üzerindeki gömleği parçalayıp bıçakla kesikler atmaya başladı. "Bana babamın bir korkak olduğunu, yeşillerin köpeği olduğunu söylerdi ama şimdi görüyorum ki babam yeşillerin sonunu getiren adammış." Sarko gülümsedi, sanki hayran gibi konuşuyordum. "Tanrım, onunla tanışmayı dört gözle bekliyorum. Ama tanışmadan önce yapılacak şeyler var. Önce hepinizin kökünü kazımalıyım!" Sarko bıçağı yavaşça boynuna götürüp iyice bastırdı. Hal'in ağzından bir inilti çıkarken sıcak kanı boynundan aşağı süzülmeye başladı.

Derken birden bir mızrak Sarko'nun omzuna saplandı. Oğlan acıyla haykırıp elindeki bıçağı düşürdü ve elini omzuna götürdü. "Bu da ne?!" 

"Sen annemi, Betrassus kraliçesini öldürdün!" dedi kız eline ikinci mızrağını alırken. 

Sarko başını o yöne çevirip gelen kişiye baktı. Kızın kendisi gibi kırmızı teni ve siyah saçları vardı ancak kıyafetleri Betrassus halkını andırıyordu. "Sen de kimsin be?!"

"Seni öldürecek kişiyim... Kardeşim." 

old man raynerWhere stories live. Discover now