Bölüm 19

65.1K 4.8K 2.6K
                                    


Son sınavımızdayık. İlk sınavlar bitiyordu.  Bu yüzden bir yandan rahattım. Tamam çok iyi hazırlanmış olmayabilirdim ama bunun stresi bile insanı sıkıntı verdiği için hiç çalışmayan birisi de sınav haftasının bitmesine sevinebilirdi.

Yanımdaki Enis'e baktım.  Matematik konusunda sınıfın ortalamasının toplamı sıfır virgüllerde bile değildi. Bu yüzden uyuklayan bile vardı. Ben ise kafadan birkaç işlem yaparak soruları mantıken çözmeye çalışıyordum.  Elli alırdım gibi düşünüyordum.

Enis'e göz ucuyla bakmaya çalışırken bu tarafa doğru gelen hocayla göz göze gelince anında bakışlarımı çevirip elimi kaldırdım. Sanki soruyu hesaplıyormuş gibi parmaklarımla saymaya başladığımda hoca bir an duraksasa da şöyle bir bakıp gitti. Muhtemelen Enis'in kağıdı benden boş olduğu için endişelenecek bir durum görmemişti.

Bir anda sıradan kalkan Şükrü ile herkesin bakışları ona çevrildi çünkü sırayı iterken yüksek bir ses çıkmıştı. Sıraların arasında gezen hoca duraksadı. Şükrü ise salına salına çöp kutusunun oraya yürüdü ve başında dikildi. Hepimiz çıt çıkarmadan ona bakıyorduk. Kurşun kalemini ve açacağını bize gösterip kalemini açmaya başladığında çıt çıkmayan sınıfta kalemtıraş sesi yankılanmaya başladı.

"Ne yapıyorsun oğlum?" diye sordu hoca anlam veremeyerek.

Şükrü hocaya baktı. "Kalemimi açıyorum hocam?"

"İlkokulda mısın evladım çöpün başında kalemini açıyorsun? Üstelik lise son öğrencisi olarak hâlâ kurşun kalem mi kullanıyorsun?"

"İnsanların kurşun kalem problemleri olabilir hocam. Ayıp ettiniz." dedi Şükrü sanki arkadan samanyolu acıklı müziği çalıyormuş gibi tonlarken.

"Bir de sınavdayız?"

"Ben de diskodayız demedim ki zaten."

"Geç yerine!" Hoca bağırdığında Şükrü 'sikerler hııamına' havasında dilini çıkartıp salına salına sırasına geri oturduğunda bana kaş göz yapmıştı.  Anlamadığım için omuz silktim. Tip tip bakıp önüne döndü.

Zil çaldığında hepimiz kağıtlarımızı teslim ettik ve teneffüste çıktık. Öğle arasındaydık.

"Abi onuncu sınıfta yaş problemleri sorusunda babanın yaşını oğlundan küçük bulduğum zaman matematiği zirvede bırakmalıydım." diye homurdandım. Yine sik gibi geçen bir sınav sonrasıydı.

"Bayağı zirvede bırakmışsın zaten kanka oraya ulaşmak için bir 95 puan daha lazım." dedi Enis.

"5 puan alacağımı mı düşünüyorsun? Hesapladım oğlum 48 falan alıyorum da hoca onu iki puan daha vererek 50 yapar sen rahat ol." dedim. Matematikçi cins bir hoca değildi. Üstelik eli boldu puan verirken. Bu yüzden çok kadacağını düşünmüyordum.

"Umarım 98 puanımın eksik olduğu bir kağıt vermemişimdir." diye mırıldandı Şükrü.

"Zor değildi bence." Grubun ıq seviyesini arttıran Anıl konuşmuştu.

Onun bir yetmiş veya üstü alacağını düşünüyordum çünkü kendisi okul birincisiydi şu an. Salaklardan tesbih yapılsa imamesi olacak bir ton kişinin olduğu bu okulda birinci olmayı pek de umursamıyordu Anıl.

Beraber bahçeye çıktık. 

"Biliyor musunuz Celil abinin kardeşi de bizim okuldaymış. Bilişim sınıfındaymış." dedi Şükrü elindeki telefonundan kafasını kaldırarak.

"Sen hala onunla konuşuyor musun?" diye sordu Enis kaşlarını çatarak.

"Evet. Bayağı kafa adam ya eğlenceli. Beraber oyuna falan giriyoruz." dedi Şükrü. İkisinin iyi anlaşmasına şaşırmamıştım çünkü piknikte de bayağı sohbeti ilerletmişlerdi. 

OĞLANCI | BXBWhere stories live. Discover now