Min Yoongi gri boşlukta ayağının altındaki kaval kemiğini tekmeledi.
Zihnine doluşan yakarışlarla kusursuz yüzü buruşurken günahkarların çığlıkları kulaklarında bitmek bilmeyen bir döngüyle yankılanıyordu.
Tanrı tanımazların iniltileri beynini zonklatırken iç çekerek saçlarını karıştırdı ve ayağa kalktı.
"Hey."
Kulaklarına dolan kalın ve boğuk sesle duraksadı.
"İddiayı unutma. İnsanlar alemine indiğinde bağlanacak bir insan bulmak zorundasın."
"Sikeyim seni V."
Esmer olan koyu kahverengi saçlarını karıştırırken yüzünde pis bir sırıtış dolandı.
"Laf değil icraat Suga."
"Jimin senin bu halletini görse..."
Esmer olanın gözleri Jimin'in bahsinin geçtiği her an gibi uzaklara dalıp,dudaklarında hülyalı bir tebessüm belirdiğinde Yoongi tiksinti dolu bir ses çıkardı ve isteksiz adımlarını ölümlülerin evrenine açılan portala yönlendirdi.
Zira Min Yoongi idi o. Verdiği sözleri her zaman tutardı.
₪₪₪₪
19 yıl sonra
"Full of loneliness
This garden bloomed
Full of thorns
I bind myself in this sand castle"
Gitarın telleri oğlanın zarif parmaklarında yağ gibi kayarken kestane rengi saçlarını küçük bir hareketle gözlerinin önünden çekti ve kırmızı dudaklarından dökülen şarkıyla insanları mest etmeye devam etti.
"What is your name
Do you have a place to go
Oh could you tell me?
I saw you hiding in this garden
And I know
All of your warmth is real
The blue flower your hand was picking
I want to hold it but
It’s my fate
Don’t smile on me
Lie to me
Because I can’t get closer to yo-"
Jeon Jungkook hissettiği ürpertiyle şarkısına ara verdi ve şaşkınlıkla kaşlarını çatarken siyah gözleri kafedeki kalabalıkta gezindi.
Birisi onu izliyordu ve bu kişi insan değildi.
Bunu vücudundaki tüm hücrelerinde hissediyordu ve beyninin bir oyunu olmadığını biliyordu.
Doğduğundan beri hissettiği izlenme duygusu gün geçtikçe artıyor; umursanmayı, inanılmayı talep ediyordu sanki.
Kafedekiler notaların kesilmesiyle huzursuzlanıp ve kendi aralarında fısıldaşmaya başlarken Jungkook zoraki bir şekilde gülümsedi ve gitarını nazikçe yere koydu, kalabalıktan özür dileyip sahne arkasına kaçtı.
Sırtını pürüzlü duvara yaslayıp derin bir nefes aldı ve içini çekerken yumuşak saçlarını karıştırdı.
İçindeki anlamsız boşluğu doldurma ümidiyle kurduğu ve zaman geçtikçe kendini bunlara kaptırıp gerçeklikten kaçmaya çalıştığı aptalca hayallerine son vermeliydi zira bu işin sonu yoktu.
Yine de emindi o hala buradaydı, onu izliyordu.
Kirpikleri kavuştuğunda ensesinde gezinen buz gibi parmakları hisseder gibi oldu.
"Ah harika,gittikçe kafayı yiyorum."
Kendine göz devirerek doğruldu,siyah pantolonunu silkeleyerek yeniden sahneye çıktı ve kısa bir özür faslından sonra müziğiyle insanları büyülemeye devam etti.
İzlendiğinin farkında olup da bu gerçeği reddederek.
₪₪₪₪
Beğenmeniz dileğiyle💫Her bölüme adını yazsam sıkılmam ama bildirimlerini meşgul etmekten korktuğumdan yapmayacağım nisrocesta
Ne kadar senin için yeteri kadar iyi olmasa da bu kitabı sana adıyorum.
YOU ARE READING
horns and voices | yoonkook ✓
Fanfictioniblis olan min yoongi'nin insan jeon jungkook'u kendisine aşık edebilmesi için sadece üç günü vardır. to @nisrocesta