2

2.9K 260 56
                                    

Güneş parıltılı yerini aya ve yıldızlara devredip giderken gök kubbeyi kanıyla boyuyordu.

Yıldızlar yeni yeni beliriyor,maviliğin henüz terk etmediği gökyüzünü donatıyordu dolunay ile birlikte.

Jeon Jungkook ise normalde izlemeyi çok sevdiği cümbüşe bu akşam dikkat edecek değildi.

İç sesleriyle birlikte hararetli bir tartışmaya soyunmuşlardı.

Seslerden birisi bütün bunların sadece beyhude bir çaba olduğunu,insanlardan ve gerçeklikten kaçmak için zaten çaba sarf ettiğini,zihninin uzun zamandır kapatmaya çabaladığı, kendini bildi bileli sahip olduğu o boşluk için kılıf uydurduğunu savunuyordu.

Diğeri ise aynı cümleyi tekrarlayıp duruyordu:

Ya oyun değilse?

"Evet,ya oyun değilse?"

Kaşlarını çatıp titreyen parmaklarını dolunayın farklı tonlara bürüdüğü yumuşacık saçlarına daldırdı.

Kendini bildi bileli kendisinde bir sorun vardı,bunun farkındaydı.

Zihninin ulaşabildiği en derin noktasındaki anıları canlandı gözünün önünde.

Küçükken arkadaşlarıyla her zaman oynadıkları o küçük parkın ormanı kucakladığı kısmında,çalılıklarda bir çift kuzguni siyah gözü hatırlıyordu.

O tuhaf renkli gözler tamamen kendisine odaklanmıştı. Göz kapakları bakışları kesintiye uğratmadan, Jeon Jungkook'un iri kahvelerine dikilmişti.

Jungkook yaşıtlarıyla oynadığı oyunu bırakıp, ayağa kalkıp kendisini hedef alan tuhaf bakışları umursamadan çalılıklara yönelmiş ve delici gözlerin sahibini bulmak için yaprakları nazikçe aralamıştı.

Çalılığın içinde beyaz teni, siyah saçları ile göz kamaştırıcı bir tezatta dans eden genç bir adam vardı.

Bir insan olmadığını belli edecek kadar koyu, zifiri, aysız bir geceyi andıran gözlerinden sağını küçük, şaşkın çocuğa haylazca kırpmıştı.

Jungkook ağzı açık bir şekilde genç adama bakarken, adam ona dudağının sol köşesini çekici bir şekilde kıvırarak gülümserken sağ elinin işaret parmağıyla sessiz olmasını işaret etmiş ardından siyah, gökkuşağının tüm tonlarında parıldayan kanatlarını etrafına sarmış ve kaybolmuştu.

Bütün bunların şaşkınlığıyla arkasını dönüp çocuklara o tuhaf adamı soracaktı ki fısıltıları duydu.

"Jungkook her zaman tuhaftı zaten."

"Oyunu bırakıp çalılıklara gidip boşluğa öylece bakakalması..."

"Delinin teki işte! Ben demiştim size onunla oynamayalım diye."

"Zaten hiçbir şeyi beceremiyor. Gün boyu oturup,kendi kendine konuşuyor. Rahatsız galiba."

"Dikkat çekmek için yapıyor bence."

"Annem onunla oynamamamız gerektiğini söylemişti."

Fısıltılar gittikçe artıyor,kendisine alayla gülen suratlar kararıyor,etrafını sarıyordu.

Jungkook nefes alamadı. Göz yaşlarıyla insanların acımasız yorumlarının harmanlanması boğazına tıkıldı kaldı.

Titreyen küçük bacaklarıyla kaçarken arkasından yükselen gülüşleri duyabiliyordu.

İnsanlardan ve acımasızlıklarından kaçmayı başarabildiğini düşündüğünde tozla kaplı kaldırıma üstünü düşünmeden öylece çökerken minik gözlerinden akmaya pek hevesli olan yaşları durdurmaya çalışmıyordu bile.

Gökyüzüne bakarken bakışları bomboştu.

Gülümsemesiyle birlikte sağ gözünden usulca akan gözyaşı bile bu boşluğu dolduramadı.

Şimdiki zamana adapte olduğunda kendine gelmek istercesine başını salladı. Kötü geçmiş çocukluğu azap verici bir denizmiş gibi onu kendine çekiyor ve hüzünde boğuyordu. 

O adamı ise hiç düşünmemişti. Aslında gittikçe anılarından kayboluyordu. İçini çekti. Hayatında gördüğü en kusursuz yüzdü. Hatırlamak isterdi. Pürüzsüz yanaklarına parmak uçlarıyla dokunmak, o pembe şekilli dudakların boynunda gezinmesini hissetmek, nefesini duyumsamak, siyah, dalgalı saçlarına dokunmak, gülüşüne ufak ufak buseler kondurmak.

Başını sağa sola sallayıp aptallığına gülüp, iç sesleriyle münakaşasına devam ederken hayalini kurduğu adamın kendisini apartmanının önündeki yaşlı çınar ağacının yaprakları arasında aynı delici bakışlarını ona diktiğini, tam da zihninde canlandırdığı gibi gülümsediğini görmedi, göremedi.

Kendi kendine yaptığı bu hesaplaşmayı bitkince yığıldığı evinin kapısına kadar sürdürdü ama beyni kendisini orada bayılıp kalmakla tehdit edince iç seslerinin tartışmasına son verdi.

İçinde süregelen münakaşadan bitkin düşmüş bir şekilde şifreyi girerken yatağına yatıp zihnini uykunun sıcak ve karanlık kollarına bırakmaktan başka bir şey yoktu aklında, belki de bu yüzden saçlarında naifçe gezinen zarif parmakları hissedemedi.

₪₪₪₪

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ne yapıyorum hiçbir fikrim yok ;-;

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ne yapıyorum hiçbir fikrim yok ;-;

Ama beğendiğinizi umuyorum 🌟

horns and voices | yoonkook ✓Where stories live. Discover now