4

2.3K 231 37
                                    

İyi okumalar!

Jeon Jungkook zihni uykunun kollarından çekilirken belli belirsiz imgeler gördü.

Siyah saçlı, soluk benizli bir yabancının kuzgun karası, delici bakışları iri, parıltılar saçan, kahverengi gözlere dikilmişti.

Uykunun sıcak sisiyle bulanmış zihni bir an için olanları idrak edemedi ve ürküyle geri çekilmeye çabaladı.

Yabancının gözlerindeki sıcaklığı gördüğünde ise durdu ve hipnotize olmuşçasına bakakaldı.

Yabancı, kalbinin şimdiye kadar haberdar olmadığı en derin köşelerini sızlatacak kadar güzel bir gülümseme sundu, tavşana benzeyen ürkmüş oğlana.

"Şimdi değil sevgilim, daha hazır değilsin. Heyhat zihninin beni unutması gerek."

Alnına konan pembe dudaklarla yeni yeni ayılmaya başlayan bilinci kuş gibi uçup gitmeden önce fısıltısını duyabildi yabancının.

"Artık buradayım sevdiğim. Bir daha asla eksik hissetmeyeceksin. "

₪₪₪₪

Gözlerini kırpıştırarak yeniden bilincine kavuştu genç adam.

Esneyerek gerilirken ne tuhaf rüyaydı diye düşündü.

Üstündeki vişne rengi battaniyeyi salonunun ortasına savurdu ve gözlerini ovuşturarak uykunun kalıntılarından kurtulmaya çabaladı.

Vişne rengi battaniye mi?

Uyurken üstünü örtmemişti.

Bundan emindi. Hatta gece o kadar uykuluydu ki yatağına bile gidememiş, barda giydiği alkol, ter ve günah kokan kıyafetleriyle koltuğa yığılıp kalmıştı.

O anda gözlerinin önüne gelen puslu anılarla dondu kaldı.

Genç bir adamın yanağını naifçe okşayan yumuşak elleri.

Alnına kondurulan içini en ırak köşelerine kadar ısıtan bir öpücük.

"Bir daha asla eksik hissetmeyeceksin."

Aniden gelen sersemlemeyle kaşlarını çattı ve kendine gelmeyi dileyerek başını salladı.

"Tanrı aşkına neler oluyor?"

Umutlanmayı reddetti. Umut varsa acı da vardı. Hayır boş hayallere kapılmayacaktı. Yeniden paramparça olmayı kaldıramazdı.

"Sadece rüyaydı Jungkook, sadece aptal bir rüya."

Saçlarını sertçe karıştırdı ve kemiklerini sızlatan yorgunluğa çare bulmak için kahve arayışına çıktı.

₪₪₪₪

Koyu bir pelerinin gölgesinin yüz hatlarını gizlediği karanlık şekil tanrı tanımazların kemiklerinden oluşan tahtında elindeki koyu kırmızı şarabı Araf'ın kanla kaplı zeminine fırlatırken küçümser bir tavırla sırıttı.

"Ademoğulları ne kadar da aptallar."

Pis bir şekilde kıkırdamaya devam etti.

"Aslında zamanı varken cehaletin o mutlu karanlığının tadını çıkarması daha iyi olur değil mi Dong-Dong?"

Elindeki kanlı kafatasının içine parmaklarını soktu ve pelerininin gölgesinin bile saklayamadığı kadar koyu kırmızı olan dudaklarını yalayıp sırıtışını bozmadan sesini inceltti.

" Evet efendi. Yine oldukça haklısınız."

Dolgun dudaklarını sahte bir elemle bükerek konuştu gölge.

" Ne yazık ki senden başka kimse beni takdir etmiyor Dong-Dong."

Gölgenin zarif parmakları hastalıklı bir sevgiyle kafatasının kanla kaplanmış, pürüzlü yüzeyini okşadı.

" Yakında, Dong-Dong, çok yakında o benim olacak. O zaman tüm Araf aşkımızın önünde eğilecek, herkes beni takdir edecek! "

Hırıltılı kahkahası Araf'ta yayılırken anlamsızlık gibi en ağır suça çarptırılmış en azılı mahkumlar bile korkuyla titredi ve gardiyanlarından yiyecekleri kırbaçlara aldırmadan yere kapanıp o gölgeden merhamet dilendiler.

Zira biliyorlardı.

Wang'in acıması olmazdı.

₪₪₪₪

Tercihleri sikeyim.

Morak olarak yıkılmadım ama ayakta da sayılmam bu yüzden bölüm geç gelebilir, geç gelmeyebilir,çok geç gelebilir, oldukça erken gelebilir, kafam bir milyon ve sinirden kuduruyorum bu yüzden bütün bu seçenekler olabilir.

Okuyan bir kaç nar tanemden özür diliyorum tüm bu ihtimaller yüzünden.

Umarım beğenmişsinizdir.

horns and voices | yoonkook ✓Where stories live. Discover now