For the Birthday Boy

1.8K 107 153
                                    

Alexander Ryback - Into a Fantasy

~

"Sabah erken mi kalktın gece mi uyumadın, emin olamıyorum şu an."

"Sadece kıpırda," dedi Tony, elleri ceplerinde kontrollü bir ifadeyle Steve'in tek ayağı üzerinde sekerek aceleyle ayakkabısını giymeye çalışmasını izlerken.

"Saat 10'da DC'de olmalıyım- ve sonra Colorado, ardından 4'te New York'a döneceğim- kim kendi doğum gününde konuşma yapmak zorunda kalabilir ki?"

Her sene bunun isyanını kendisi yapan Tony onun odada dolanarak hala giyinmeye çalışmasını izlerken yanıtladı. "Mükemmel bir ironi olarak Amerika'nın Bağımsızlık Günü'nde doğan Kaptan Amerika?"

"Evet, o benim..." diye mırıldandı Steve telefonunu cebine sokarken. Ellerini kaldırdı ardından. "Pekala? Hava daha aydınlanmamışken ne yapıyorduk? Biliyorsun Dünya'nın en mükemmel klişesi de sen beni evden uzaklaştırırken burada gizli parti hazırlanması falan-"

Tony midesi bulanmış gibi bir ses çıkardı. "Ugh- unutmuş gibi de mi yapmamız gerekiyordu? O biraz geçmişte kaldı Rogers, ayrıca Nat görevde, Thor yok, Clint ne cehennemde ilgilenmiyorum, Bruce... Bruce işte, kim bilir nerede yoga yapıyor ve parti vermek senede on kez yaptığımız bir şey! Yeniliklere ihtiyacımız var!"

Steve daha çok bir 'doğum günün kutlu olsun' ve meyveli pasta istiyormuş gibi bir ifadeyle yanıtladı. "Sabahın beşinde gelecek yenilik beni korkutuyor..."

'Korkutuyor' anahtar kelimeymiş gibi sırıttı Tony. Ardından çabucak ifadesini toparladı ve yanıtladı. "Hiçbir şey söylemeyeceğim."

Steve tek kaşını kaldırdı. "Biliyorsun, bu kulede en hızlı yumurtlayan genelde sensin."

Aynı ifadeyle karşılık veren Tony karşısında Steve çabucak ekledi.

"Genelde, dedim, Clint'i saymıyor değilim,"

"Bir de ajan olan o, hatırlatırım, ayaklı sır makinesi falan olması lazım- oh, ajan yeteneklerini havalandırmada gezerek bilgi toplamakta harcıyor, çenesini tutmakta değil-"

Steve ona yaklaşırken araya girdi. "Uzakta bir sürpriz mi, yakında bir sürpriz mi?"

"Neden yak- söylemeyeceğim-"

"DC'ye gitmeden kahvaltı edebilecek vaktim var mı, onu öğrenmeye çalışıyorum!"

Tony gözlerini kıstığında Steve dip dibe geldiği yüze gülümsedi.

"Aç karna konuşamıyorum..?"

"Silahların işe yaramıyor," dedi Tony son kelimede sesi zayıf çıksa da gözlerini mavilerde tutmaya ve şaşı bakmamaya çalışarak.

Steve'in gülümsemesi biraz daha büyürken "Hım," diye mırıldandı. "Buna sevindim," Tony'i kalçasından tutarak kendine yasladığında burnu adamın elmacık kemiğine değdi. "Hilelerden hoşlanmadığımı bilirsin," dudakları Tony'nin dudaklarının biraz üstünde teni okşayarak kıpırdanıyordu. Ardından hafifçe öptüğünde Tony pes ederek küfür etti ve elleri hızla Steve'in boynuna çıkıp onu kendine eğerken gülmemeye çalışarak onun öpücüğüne karşılık verdi Steve.

Tony kalçasındaki ellerin yükselerek beline ve sırtına çıkarak bir olmaya çalışıyormuş gibi onu sıkıca sarmaladığını hissederken oksijen isteğine karşı sonuna kadar direndi.

Bunun için nefes egzersizlerine başlamalıydı. Hemen.

Steve'in onu sarmaladığı kadar o da sarışın adamı kendine çekerek daha üzerine eğdi. Elleri kulaklarından sarı saçlara kaydığında yumruklarını sıkarak saçlarını çekiştirdi. Ardından Steve'in dilini üst dudağında hissettiğinde onun alt dudağını hafifçe ısırıp yeniden öptü ve artık yanan ciğerleri için bir santim geri çekildi.

All I Need (One-Shots)Where stories live. Discover now