4.PERDE

38 27 1
                                    

Sonbahar aylarının rüzgarı aramızda tur atıyor, gözümden bir damla yaş düşüyordu.Karşımda sokak lambası misali dikilen bu adamın gözü önünde duygularımı ifşa etmekten haz etmiyordum.Gözyaşlarımın da etkisiyle iyice soğuyan yanaklarımı elimin tersiyle sildiğim gibi ayağa kalktım.Aklımdan geçen ilk şey bedenimi kaplayan ve fazlaca büyük gelen kabanı geri vermekti.Lakin şu an,bugün dışarısı o kadar soğuktu ki kışa çok az kaldığını adeta anlıyorduk.Bakışlarını,kafasını hiç eğmeden çıplak ayaklarıma indirdiğinde içimi utanç sardı.Parmaklarımı içe doğru büktüğümde tekrardan gözlerime bakmasıyla utancım bedenimi aşmıştı.Yanaklarım,kulaklarım cayır cayır yanıyordu.Onun karşısında adeta neden bu hâlde olduğumu,asıl sorunumu unutmuştum Anjelik.Çünkü o zaten benim için başlı başına bir sorundu.Görmekten son derece rahatsız olduğum bu adamın karşımda ne işi vardı bilmiyordum.Nasıl bir tesadüftü bu?

Kabanının sıcaklığı bedenimde karlı günde dışarıda saatlerce oynamış ve eve geldiğimde sıcak sobanın yanına koşmuşum etkisi yaratmıştı.Ona fark ettirmeden parmaklarımla kabanı sıktım.Tuhaftır ki,bu zamana kadar hep kitaplarda okuduğum şey olmuştu; kabandan her harekette yayılan kokuyla ilk tanışmamda şaşkınlığa uğramıştım.En küçük bir tutuşumda tıpkı yeşil gözleri gibi rahatsız eden kokusu burnuma geliyordu.Rüzgârın etkisiyle kokusu iyice çoğalıyordu.Sık saçları alnına dökülmüştü.Koyu,biçimli kaşları kısmen görünmüyordu.Yine sık kirpiklerle sarmalanmış koyu yeşil gözleri duvar gibi bakıyordu.Hafif çilleri onu olgun yüzüne rağmen biraz çocuksu biraz serseri gösteriyordu.Boğazlı kazağı boğazını tamamen örtüyordu.Bense bu utanç verici hâlimle karşısında bir çocuk gibi duruyordum.

“Sağ ol.” Ağlamaktan kırılmış sesim ve soğuktan akan burnum pekte iyi bir durumda olduğumu göstermiyordu.Vücudumdaki küçük titremeler hâlâ varlığını devam ettiriyordu.Bu, Evran’ın yeşil gözlerinden kaçmamıştı.

“Böylece soğukta durmak iyi değil.”

Bir süre ikimiz de sessiz kalmayı tercih ettik.Onunla şu an karşı karşıya olmaktan dolayı ağlamam dursa da az önceki konuşmanın kıvılcımları içimdeydi.Bitkin düşmüştüm.Yorgundum.Yatağıma dönüp uyumak istiyordum.Uykudan başka kaçış yolum yoktu.İlaçlarım canım istediğinde alabileceğim şeyler değildi.Ama öyle olmasını isterdim.Canımın yandığı ilk salisede acımı yok edecek bir ilacım olsun isterdim.

Gerçek bir ilaç mı?

Bu Anjelikti.Uzun süre sonra benimle konuşan dostumdu.Ama bu şekilde dönüşler etmesi beni zorluyordu.Gerçek bir ilaç...Evet,olabilirdi.Bir eşya da olabilirdi.Herhangi bir şey.Bir insan...Kalbimdeki tüm buzulları yok edecek,kıtlığımı bolluğa çevirecek bir insan isterdim.Annem olmasını isterdim.Babam olmasını.Gerçek bir dost olmasını.Yalnızlığımı gelişiyle götürecek bir dost.Dudaklarımdan dökülecek gerçekleri dinlemekte tereddüt etmeyecek birini.Kalbimden ve aklımdan geçenleri bildiğinde benden kaçmayacak birini.Beni sevgiyle dolduracak birini.Uyandığım günün sabahında aklıma gelecek,uyumadan önce aklımda hayaller kurduracak,acılarımda varlığını hatırlatıp tebessüm ettirecek birini isterdim.Ama o birinin hiçbir zaman gelmeyeceğini biliyordum.Beni asla kimsenin sevmeyeceğini biliyordum.Soğuktum.Kimsenin yaklaşmayı istemeyeceği kadar hastaydım.Aşkını paylaşmak istemeyecek kadar çirkindim.Ama o karşımdaydı.Onun karşısında bu düşüncelere kapılmak utanmama neden oldu.O hiçbir şeyden habersizce gözleriyle beni ablukaya almışken bu düşüncelere dalmak çok ürkütücüydü.

“Sen...Burada ne yapıyorsun? Bu da mı tesadüf?”

Kabanın uçlarını iyice kapatarak bedenimi soğuktan korumaya çalıştığımda gözleri oraya indi.Ellerini kot pantolonunun ceplerine soktu,omuzlarını umursamazca kaldırdı.

ÖLMEYEN RUHLAR DUVARIМесто, где живут истории. Откройте их для себя