1.Bölüm- Janus

210 12 1
                                    

" Zamansız karşılaştık belki de,ait olmayan iki ayrı hayattaydık. Ne sen gelebildin,ne de ben senden gidebildim. Sessizce vedalaştık..."

Keyifli okumalar...🤍

______________________________________

Soğuk bir sonbahar sabahıydı.
Sokakta yürürken etrafa bakmıyor,aceleyle yürüyen,bir yerlere yetişmeye çalışan insanların arasında sakin ve sabırlı adımlarla ilerliyordu.
Kafenin önüne geldiğinde durdurdu adımlarını ve saatine baktı: 14:59.
Görüşme saat 15:00'daydı ve o her zamanki gibi tam vaktinde olması gereken yerdeydi.
Kafeye girip cam kenarındaki boş masalardan birini gözüne kestirdi ve geçip sandalyeye oturdu. Saatine baktı: 15:00
Gözleri kapıya kaydığında kimsenin gelmediğini gördü.
Yanına gelen garsona "Birini bekliyorum" diyip onu geri yolladıktan sonra camdan dışarıyı izlemeye başladı. Hafif yağmur başlamıştı ve sanki insanlar şimdi daha hızlı yürüyorlardı.
Biraz sonra yeniden saatini kontrol etti; 15:05.
Birinin geç kalmasından nefret ederdi o yüzden şimdi de kaşları hafif çatılmıştı.

Bir kaç saniye sonra biri aceleyle içeri girdi. Hızlıca etrafa baktı ve gözleri adamın gözlerini bulduğunda hızlı bir o kadar da mahçup adımlarla onun yanına geldi.
U: Merih Güçlü?

Adam ayağa kalktı ve Ufuk'un uzattığı eli sıktı
M: Evet,benim. Siz de Ufuk Atalar olmalısınız
U: Doğru. Kusura bakmayın,geç kaldım biraz.
M: Sorun değil
Diye mırıldandı. Geçip oturduklarında garson hemen yanlarına gelip "Ne sifariş edersiniz?"
Diye sordu. Birer sade türk kahvesi istedikten sonra yeniden bir-birlerine bakmaya başladılar.
U: Pek konuşkan biri değilsiniz galiba
M: Beni arayan,görüşmek,konuşmak isteyen sizsiniz. Sizce hangimizin konuşması gerekiyor?
U: Haklısınız...Ben sadece nereden başlayacağımı bilmiyorum
M: Rahat olun lütfen
U: Peki...Duyduğuma göre siz sadece zor hastaları kabul ediyormuşsunuz. Zaten size telefonda da bahsetmiştim. Benim bir kardeşim var. Bu güne kadar gitmediğimiz psikiyatrist,
denemediğimiz yol kalmadı. Hiç bir şey işe yaramıyor...Son ümidim sizsiniz,Merih bey
M: Bana sorunun tam olarak ne olduğunu anlatır mısınız?
U: Kardeşim bir ressam ve bir galerisi var. Gençken çıkmazdı galerisinden ama şimdi işleri başka birine devretmiş. Evden hatta odasından çıkmıyor. Kimseyle konuşmuyor,
benimle bile zor konuşuyor. Ve en büyük sorunumuz,hatırlamıyor
M: Sizi mi?
U: Hayır,geçmişi. Çocukluğumuzu,
okul,üniversite yıllarını hatırlamıyor.
M: Takriben hangi yaşından sonrasını hatırlıyor?
U: 22-23 gibi
M: Anladım...
Dedi dalgın sesle. Ufuk ona umutla bakarken
U: Ne dersiniz? Kabul edecek misiniz?
M: Bilmiyorum...

Yavaşca ayağa kalktı ve paltosunu giyindi. Son kez Ufuk'a bakıp
M: Hoşçakalın
U: Nereye gidiyorsunuz?
M: Evime
U: Bir şey söylemeyecek misiniz?

Merih,bir şey demeden sakin adımlarla kafeyi terketti. Çıkmadan önce Ufuk'un haberi bile olmadan masanın üstüne kahve paralarını bırakmayı da ihmal etmemişdi...

______________________________________

Merih ev

Tekbaşına yaşadığı eve gelir-gelmez çalışma odasına çıktı. Oturup derin düşüncelere daldı.
Bu kadına yardım etmeli miydi?
Aslında vaka tuhaftı ve dikkatini çekmişti. Ama niyeyse içinde bir his bu vakadan uzak durması gerektiğini söylüyordu.
Bilgisayarını açıp "Ufuk Atalar" yazdı arama motoruna.
Istanbul'daki bir çok ünlü restoranların sahibiydi kendisi. Bir sürü fotoğrafı vardı ve onlarca haber yapılmıştı onun için ama ne haberlerde,ne de diğer fotoğraflarda onun yanında bir kadın görünmüyordu.
Demek ki, Ufuk'un dediği gibi kardeşi evden hiç çıkmıyordu. Ya da Ufuk'un bir kardeşi yoktu...
Neden böyle ihtimalleri düşünüyordu ki?!
"Keşke kadının ismini sorsaydım" diye geçirdi içinden. Bu onun adetiydi. Hastalarının ismini onlarla görüşmeden önce öğrenmezdi,çünkü o, insanların kendi isimlerini söyleme tarzından çok şeyler anlayabileceğine inanıyordu ve aslında mantıklı bir düşünceydi. Karşınızdaki insanın size ismini söylerken utanması,çekinmesi ve ya rahatlığı size onunla ilgili çok şey anlatırdı.

Hafızanın Ötesinde AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin