6. YASAK BÖLGELER

69 15 6
                                    


              6. YASAK BÖLGELER

Yıllarca hiçliğin içinde insanlardan uzakta yaşamak istemiştim. Çünkü tüm o ucubeler midemi bulandırıyorlardı. Kusurlarımı bir bir yüzüme vurmaktan asla çekinmeyen sürüngenlerdi hepsi. Ve sanmıştım ki kendimi izole edersem hepsi bir bir yok olurdu.

Olmuyordu.

Çünkü zihin boşluğu onlara ev sahipliği yapıyordu.

O zaman küçüktüm. Bu yüzden ne yapmam gerektiğini bilmez öylece ağlardım. Saatlerce. Birilerinin gelip beni teselli etmesini çok istemiştim. Ama kimse gelmemişti. Zaten beni orada seven kimse de yoktu. Hepsi zorbalık gördüğü için o kampa gelip yeni bir hayat başlangıcı yapmak istiyordu. Ama kaçtıkları zorbalardan hiçbir farkları yoktu. Çünkü şimdi güçlü olan onlar ezik olan da bendim. Ötekileştirecekleri birileri vardı ellerinde. Ölümüne zorbalamaktan geri durmazlardı. Çünkü zaten yıllarca bunun içinde yanıp tutuşmamışlar mıydı? Aslında içlerindeki o ateşi onlara hiçbir zararı olmayan kızdan çıkarmak istemişlerdi.

Benden…

Altı ay sonra o kamptan döndüğümde sekizinci yaşım bitmek üzereydi. İşte o zaman gittiğim halimden çok daha kötü bir halde dönmüştüm. Babamın kilolu olduğumu söyleyip beni gönderdiği şişmanlar kampından artı beş kiloyla geri dönmüştüm.

“Benden nasıl kurtulacağını mı düşünüyorsun?” diyen Alkım’a baktım. Güneşin altında ışıldayan cildine. Öyle parlayan bir cilt için bir servet ödüyordum. Muhteşem bir vücudu vardı ve öyle görünebilmek için günlerce aç kalmam gerekiyordu.

“Bu mümkün mü?” diye sordum yüzüme yerleştirdiğim sinir bozucu bir gülümsemeyle.

Ceplerini boşalttıktan sonra gözünü biraz olsun korkutmuş olmalıyım ki susmayı seçmişti. Ya da şu anda bulunduğumuz lokasyon da onu korkutuyor olabilirdi. Burası Samiramis’in bölgesiydi. Evsizler bu sokağın önünden bile geçmezdi. Çünkü kaptıracakları şey paraları değil uzuvları olurdu. Bu yüzden onu buraya getirirken iyice bir kafasını karıştırmış yolu olabildiğince uzatarak gelmiştim.

“Cık!” diye bir ses çıkarttı. “Mümkün değil.” Kalın dudakları konuştuğu anlarda içe doğru kıvrılıyordu. Yazın son günlerinde olmamıza rağmen hava epey bir sıcaktı ve terlemişti. Sürekli tişörtünün önünü yelleyip duruyordu.

“Başına nasıl bir bela aldığının farkında bile değilsin değil mi?” ne sanıyordu? Bunun bir şaka olduğunu falan mı? Çünkü bu güvenlik görüntülerini silip kaldığı evlere benzemezdi. Ama en başında onu uyarmıştım. Gelmekte ısrarcı olan oydu. Ve bu yüzden kendimi suçlu falan hissetmeyecektim.

“Onun farkındayım.” derken gözlerini bir saniye olsun kırpmadan bana bakmıştı ve aynı şeyi kast ettiğimizden oldukça şüpheliydim.

“Ona bunun hesabını soracağım.” Diye bağıran adamın sesini duyduğumda yeniden elimi konuşmak için ağzını açan Alkım’ın dudaklarının üstüne kapatıp onu duvarın köşesine çektim. Boşta kalan elimin işaret parmağımı dudaklarımın üzerine götürüp susmasını işaret ettim.

“Kendini ne sanıyor o orospu!” diye yeniden bağırdı aynı ses. Ses yabancı gelmiyordu ama kim olduğundan tam manasıyla emin olamıyordum.

Buralarda bir kavganın içine düşmek son istediğiniz şey bile olmamalıydı. Çünkü başkalarına beslenen öfkenin kurbanı siz olabilirdiniz. Ve emin olun arkanızdan kimse gelmezdi. Ölü bedeniniz bile bulunamazdı bu bok çukurunda.

YALANCI ŞAKAYIK Où les histoires vivent. Découvrez maintenant