8. KİMSENİN FARK ETMEDİKLERİ

74 15 8
                                    

8. KİMSENİN FARK ETMEDİKLERİ

Bağırmak yetmiyordu bazen. Çünkü o kadar da ileri gitmiyordu aslında sesiniz. Çünkü sizin bir köşede oturup ağlamanız diğer insanların umurunda değildi. Onlarda ağlamadıkları sürece durup kimse bakmazdı size.

Zaten yeterince ideal bir kiloya sahip olmama rağmen gönderildiğim şişmanlar kampında bile dışlanmıştım. Dışlanmışlar arasında dışlanmış, hor görülmüştüm. Onlar için rahatsızlık vericiydim. Çünkü hepsinden zayıftım ve bu onları çılgına çeviriyordu. Üzerimde üstünlük kurmaya çalışıyorlardı. Nitekim bunda başarılı da olmuşlardı.

Günlerce ağlaya ağlaya yemek yemiş onlar gibi görünmek istemiştim. Ama orası yemek yemenizi engellenmek için kurulmuş bir yerdi. Geceleri yemek yerken her yakalandığımda cezalar almış olmama rağmen durmuyordum. Çünkü sadece kabul görmek istiyordum. Çünkü beni sırf onlar gibi görünmüyorum diye dışlasınlar istemiyordum. Onları umursamamak yerine onlar gibi görünmeye çalıştım.

Sonuç ne mi? Yine de beni sevmediler. Çünkü kimse ulaşmak istediği yerde olan insanları sevmezdi. En azından benim çevremde.

Uyuyamayacağımı anladığımda yataktan kalktım. Bu eve geleli bir saat olmuştu. Mia sarhoş olduğu için onu bulduğum ilk misafir odasına yatırmış ve ardından kendime uyuyacak bir oda bulmuştum. Yorulmuştum. Ve şu an fosur fosur uyuyor olmam gerekiyordu ama aç olduğum için uyuyamıyordum. Tek odaklanabildiğim midemden yükselen seslerdi. Ama bu saate bir şeyler yiyemezdim. Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Alacağım kalorileri düşünmek bile tüylerimi diken diken ediyordu.

Ayaklarımı sürüye sürüye odadan çıkarken alt kattan gelen televizyonun sesi dikkatimi çekti. Alkım biz odalara giderken televizyon izleyeceğini söylemişti. Anlaşılan o ki hâlâ izliyordu. Çoktan uyumuş olduğunu düşünmüştüm.

"Uyku mu tutmadı?" diye sorduğunda sehpaya doğru uzattığı ayaklarını itekleyip koltukta yanına oturdum. Elinde koca bir kase dolusu meyve vardı. Sehpanın üstündeki atıştırmalıklara bakarsak bu saate kadar boş durmamıştı.

"Salonda bir lağım faresi oturuyorken uyuyacağımı düşünmedin herhalde." Dediğimde tavrıma gülüp bana doğru bir üzüm fırlattı.

"Siz uyanana kadar evi boşaltıp gitmemden mi korktun küçük hırsız." İki metre boyu var diye beni küçük göremezdi. Çünkü gayet de uzundum. Yani en azından yanımda o durmadığı anlarda.

"Bunu yapamazdın." Dedim bana attığı üzümü yeniden ona doğru fırlatırken. Ama o benim aksime üzümü ağzıyla havada kapmış ve yemişti.

"Uykularını bile kaçırdıysam bir daha düşün derim." Kendi beğenmiş beğenmiş konuşup sinirlerimi tepeme çıkarıp uykumu daha fazla açmaktan başka bir şey yapmıyordu.

Uykumun kaçmasının onunla bir ilgisi yoktu. Hatta deli gibi uykum vardı. Ama açtım ve uyurken açlıktan guruldayan midenizi görmezden gelmeniz pek de mümkün olmuyordu.

"Kes sesini filmi izliyorum." İzlediğim yoktu hatta ekranda ne oynatıldığının farkında bile değildim ama ben öyle söyleyince filmi başa sardı. Bunu neden yaptığını bilmiyordum ama bakışlarımı birkaç saniye boyunca üzerinden çekemediğimi biliyordum. Çünkü neredeyse yarasından fazla izlediği filmi başa sarmıştı.

YALANCI ŞAKAYIK Where stories live. Discover now