İLK DEĞİŞİM -Bölüm 1-

65 11 0
                                    

İLK DEĞİŞİM

Bölüm 1; Adım adım...

Çalan zili ve kapının açılmasının ardından holde ayaküstü edilmekte olan zarif sohbeti duyduğumda hafifçe gülümsedim. Acelesiz adımların az sonra odamın kapısına yöneleceğini bilsem de önce davranmak gibi bir niyetim yoktu. 'Bir miktar bekletmek adettendir, beklentiyi artırır,' diyen bilge bir kadına kulak veriyordum son zamanlarda. Bu yüzden ağır hareketlerle boy aynasında baştan ayağa kendimi inceledim. Özenle yaptığım makyajımı detaylı bir kontrolden geçirdim ve tam tahmin ettiğim gibi kapım iki kere tıklatıldı. Hiç şaşmazdı. Tıpkı, istisnasız her buluşmamız için kendisinin getirdiği, eğer gelemiyorsa da mutlaka şoförü ile gönderdiği çiçek buketi gibi.

"Zeynep, hazır mısın annecim?"

"Hazır sayılırım. İki dakikaya kapıdayım," derken kendimi az sonra gelecek iğnelemelere hazırlıyordum. Kapıyı çalan annemse, mutlaka Hikmet gelememiş demekti ve bu durum annem için buluşmaların çiğnenmemesi gereken kurallarından birinin ihlaliydi.

Aslında Hikmet'le de ilişkimizle de bir problemi yoktu. Mesele sadece ilişkilerde geçerli bir takım yazılı olmayan kurallara olan bağlılığıydı. Annem tam bir romantikti ve sevgiliyi evinden alıp aynı şekilde evine bırakmak büyük önem taşıyordu. Bunun dışında ise Hikmet'i kişisel olarak 'güzel, zarif ve aşık' diyerek tanımlardı. İş hayatı içinse 'hırslı ve acımasız' olduğunu düşünürdü. Onun için kullandığı tüm sıfatların önüne 'fazla' eklemeyi de ihmal etmezdi. Hayatımıza girdiği ilk andan itibaren onu sevemediğini biliyordum. Yine de babam ve benim hatırım için kabulleniyordu.

Annem kapıyı aralayıp odama süzülürken bir yandan da özet geçiyordu. "Sevgilin, seni almak için kendileri teşrif edememişler. Şoförü kapıda. Zavallı adamı bekletme, çiçeklerini de vazoya koy."

Somurtkan haline gülmemek için dudaklarımı büzerek "Baş üstüne efendim. Çıkmadan önce yapmamı istediğiniz başka bir şey var mı?" dedim.

"Var canım, biraz daha az kıkırdamayı dene! Şu an surat asan sen olmalıydın, ben değil."

Buketi önceden hazırladığım vazoya yerleştirdikten sonra yanına dönüp iki kişilik sarıldım ona. "Sen ikimizin yerine de yeterince asıyorsun ya canımın içi. Hem çok somurtma yüzün çabuk kırışır diyen sen değil misin? Anne sözü dinliyorum ben," dedim iki yanağını da öperek. Birisi onun için, diğeri babam için. Çok zor geçen son üç aydır böyleydi her şey. Babamın atlatamadığı kalp krizinin ardından farkında olmadan geliştirmiştik 'o varmış gibi' yapmayı. Vardı da zaten! Annemin de benim de bir parçamız oydu. Her ikimizde de onun davranışlarının, düşüncelerinin, fikirlerinin, yaşayışının izleri vardı. Biz de birbirimizde yaşatıyorduk onu. Üzüntümüzde boğulmadan yaşamaya devam etmenin yolunu böyle bulmuştuk.

"Aferin dinle tabi! Hadi git artık, adam ağaç oldu aşağıda." Annem, yaşadığımız duygusallığın gidişatına anında müdahale etti. Kollarını ayırıp beni kapıya doğru kışkışlarken "Bu arada, ilk takdir eden olduğuma sevindim. Çok, çok güzelsin bebeğim," dedi.

Olanca şımarıklığımla kirpiklerimi kırpıştırdım. "Teşekkürler öğretmenim. Güzel annemin güzel genleri ve youtube videolarının eseri!"

Kapıyı çekerken arkamda onu, "Deli kız!" deyip gülerken bırakmak biraz olsun iyi hissettiriyordu ama benim gülümsemem kısa ömürlü oldu. Arka koltuğuna oturduğum araba akşam karanlığına daldığı anda yavaşça silindi yüzümden. Onlarca düşünce, anı birbirini kovaladı. Yol boyu üzerimden atamadığım duygusallıkla pekişen nefret, ancak araba restoranın önüne yanaştığında terk etti aklımı. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldığımda bedenimi de terk ettiler usulca.

GÜNDÜZ DÜŞÜ(Kitap/Yeniden Yayımda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin