İLK DEĞİŞİM -Bölüm 4-

27 4 0
                                    

Bölüm 4; Oyun Bozanlar...

Ne kadar zaman olduğunu bilemiyordum. Saatler, belki de günler sonra, tek penceresi dışarıdan ahşap panjurla kapatılmış, küçük bir odada soğuktan titreyerek açtım gözlerimi. Karşımdaki duvarda, çoktan közleri kalmış bir şömine ile üzerinde oturmakta olduğumun aynısı bir sandalyeden başka bir şey yoktu. Geniş iskeleti tek parça demirden olan sandalyenin kol ve ayaklarına, bileklerimden bağlanmıştım. Azılı suçluyu zapt etmeye çalışır gibi öyle sıkı bağlamışlardı ki baygın olduğum sırada bile ipler bileklerimi kesmeye başlamıştı. Sert tahta üzerine, deri kaplı oturma ve sırt kısımları rahat olmaktan çok, çok uzaktı. Sandalyenin deri kaplı kısımları, ortamın soğukluğu yüzünden buzun üzerinde oturuyor hissi veriyordu.

Üzerimde sadece evin içinde giydiğim ince triko salaş kazak, tayt ve ayaklarımda panduflarım vardı. Tam anlamıyla donuyordum. Eterin etkisinden olsa gerek başımda feci bir ağrı vardı ve midem bulanıyordu. Sersemlemiştim, doğru düzgün düşünemiyordum bile.

Bulantımı bastırmak ve ağrıyı biraz olsun hafifletmesini umarak nefes egzersizleri yapmaya çalışıyordum. Fiziksel sıkıntılarımı bir an önce geri plana atmayı başarırsam, beynimdeki bulanıklık da dağılacaktı. Hafif hafif kendime gelmeye başladığım sıralarda kapı kolunun aşağı eğildiğini fark ettim. Hala berbat hissediyor olmamın bir önemi yoktu. Gelen kim olursa olsun dağılmış halimi göstermeyecektim.

Aralanan kapıdan müstakbel ve de müteveffa görümcem gülümseyen yüzüyle göründü. "Günaydın prenses, güzellik uykun nasıldı?" dedi.

"Aa ne hoş, en sevdiğim görümcem gelmiş. Biraz derin uyumuşum kusura bakma, çok beklettim mi?" Boğazıma yükselen safrayı bastırmaya çalışırken gülümsemek pek akıl karı değildi ama benim aklı başında olduğum da söylenemezdi zaten!

"Henüz ağlamaya başlamamışsın, bak bunu takdir ettim işte." Neşeli ifadesi ve çay sohbeti havası, benim tavrımla epey bozulduysa da çabuk toparladı. Kalın giysileri ve elinde dumanı tüten kahvesiyle karşımdaki sandalyeye yerleşti.

"Tüh! Seni hayal kırıklığına uğratacağımı bilsem iki damla gözyaşı dökerdim beklerken. Bak ne diyorum? Bu olmadı. Sen bir çık yeniden gel. Bakalım o sırada ağlayabilecek miyim?" derken fark ettim ki onu çileden çıkarıyor olmak beni iyileştiriyordu. Aklımı ona odaklamak, içinde olduğum berbat durumdan uzaklaşmama yardımcı oluyordu. Ayrıca Hikmet'i azıcık olsun tanıyorsam, ortalığı yıkıp beni bulması an meselesiydi. Sadece biraz zamana ihtiyacım vardı. Var gücümle buna yüklenmeye karar verdim.

"Önemi yok, seninle işim bittiğinde ağlarsın nasılsa. Bağlarınla aran kötü galiba? Bileklerini zorlamışsın sanki biraz."

O söylediğinde fark etmişim gibi başımı eğip bileklerimi şöyle bir inceledim. Gerçekten kötü görünmeye başlamışlardı ama yapacak bir şey yoktu. "Ya, öyle olmuş değil mi? Biraz deli uyurum da ben, ondan herhalde. Şahane sohbetli çay partimizde, pansuman malzemesi ikramı yok mu?"

Cevap vermedi. Sessizlik içinde, sanki ardını görebilmesi mümkünmüş gibi uzun uzun yüzüme bakmakla yetindi. Benden beklediği, görmeyi istediği tepkileri vermiyordum ve sanırım merakını da cezp etmeye başlamıştım. Bu iyiydi. Acele etmemesi, iki şeyden emin olduğunu gösteriyordu. Birincisi, Hikmet tarafından bulunamayacağına inanıyordu. İkincisi, kesin bir şekilde beni yolundan çekmeyi aklına koymuştu. Bulunamazsam ya da bir açıklarını yakalayamazsam buradan tek çıkışım geldiğim gibi olacaktı ama bu kez ölü gibi uyuyor değil de gerçekten ölü olacaktım.

Kendi başıma kaçmaya çalışmak birçok açıdan zorluydu. Öncelikle bu kadar sıkı bağlanmış olmam başlı başına devasa bir sorundu. Bir bahane ile ipleri çözmelerini sağlasam bile, nerede olduğumu, evde bizden başka kaç kişi olduğunu bilmiyordum. Hepsini aştım diyelim, bütün bunların bir tuzak ya da beni denemek için hazırlanmış bir oyun olup olmadığından emin değildim hala. Hikmet'in bir bağlantısı olmadığı kesindi ama yine de ilerisi için açık vermemek adına daha fazla bilgi toplamalıydım.

GÜNDÜZ DÜŞÜ(Kitap/Yeniden Yayımda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin