İLK DEĞİŞİM -Bölüm 6-

24 6 0
                                    

Bölüm 6; Saklanan Yüzler...

Ertesi akşam, Hikmet odama girdiğinde henüz uyanmıştım. Doğrulmamı bekleyip elindeki tepsiyi kucağıma bıraktı. Yüzüme dökülen saçlarımı bir lastikle arkamda gevşek bir şekilde topladı. Endişeli sesiyle, "Bu defa beni çok korkuttun. Daha iyi misin sevgilim?" diye sordu.

"Merak etme, geçti sayılır. Bir şeyler yediğimde daha iyi olacağım."

"Öyleyse bekletmeden çorbanı içmeye başla ki ikimiz de iyi olalım. Ben de odayı havalandırayım biraz. Perdeleri açmamın sakıncası var mı?"

O daha lafını bitirmeden, başlamıştım zaten. Açlıktan ve gece boyu istifra etmekten büzülen midem yeniden isyan etmesin diye, yudum yudum içiyordum. Temiz havanın beni rahatlattığını deneyimleyerek öğrendiğinden, karşılık vermemi beklemeden işe koyuldu. İyi olduğumu görünce endişeli ifadesi, rahatlamış bir gülümsemeye bıraktı yerini.

Akşam beni eve getirdikten sonra, uyuduğumu sanarak epeyce kızmıştı kendine. 'Selam bile vermeden, nasılsın diye sormadan kızı peşimde sürüklersem olacağı bu! Hayvanlık ederken ne bekliyorduysam?' diye başlamış ve kendine ettiği bolca küfürle devam etmişti. Kulaklarıma dolan her ses, beynimi yerinden oynatsa da sesimi çıkarmamıştım. Eh, benim yerime kendine sövüyorken durduracak değildim ya!

Camları açarken telefonu çalmış olacak ki cebinden alıp ekrana baktı. Arayanı görünce keyfinin kaçtığını anlamak için kâhin olmaya gerek yoktu. Az önceki tavrından eser yoksa da olabildiğince belli etmeden izin isteyip dışarı çıktı. Kapıyı arkasından çekti ama kapanmadı. Koridorda attığı birkaç adımın ardından az da olsa sesi duyulmaya başladı.

"Verecek bir haberin olmadan arama demedim mi sana?"

Yemeğe devam etmek bir yana, tek bir kelimeyi kaçırmamak için mümkün olsa nefes almadan beklerdim. Böyle gergin bir şekilde beklediği haberin altından işime yarayacak bir bilgi çıkabilirdi.

"Nerede buldun?"

Kısa sorularla geçen bir telefon konuşmasından hiçbir şey çıkmayacağını bilsem de kıpırdamadım bile.

"İkisini de aldın mı?"

Sorduğu kısa soruları bir araya getirerek anlam çıkarmaya çalışmak çok saçmaydı ama önemliydi de. Hikmet'in hala bana anlatmaktan kaçındığı çok fazla şey vardı. İkisini de almaktan kastı, istediği herhangi bir şey de olabilirdi tabii ama bir önceki soruyla birleştirince, benim aklıma ilk gelen belliydi. Ablası ve eniştesini bulmuş olabilirler miydi?

"İyi. Oyalanmadan buraya getir. Çok bile kaçtılar."

Konuşmanın bu son kısmı düşündüklerimi netleştirdi. Hikmet'in yakalayıp da evine getireceği başka kaçak olduğunu sanmıyordum. Bundan sonra yaşanacak her şey birer kanıt olabilirdi ama bu haber beni mutlu etmemişti. Yakalandıkları ana kadar her ikisine de kızgınlık dışında bir şey hissetmiyordum. Şimdiyse Hikmet'in ne kadar ileri gidebileceğini hesap edemediğim için gergindim.

Onu dinlediğimi anlamasın diye tepsiyi yatağın üzerine bırakıp, daha fazlasını duymayı beklemeden banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp, dişlerimi fırçalarken bir adım sonrasını düşünmeye çalışarak gereğinden çok oyalandım. Yatağıma geri döndüğümde Hikmet tepsiyi şifonyerin üzerine kaldırmış, yatağımda uzanıyordu.

Ellerini uzatarak "Sevgilim, sana ihtiyacım var," dedi. Üzgün olduğunu saklamıyordu ama belli ki kafası da karışıktı. Dahası sakinleşmeye ihtiyacı vardı.

"Görebiliyorum," dedim. Nasılsa anlatacağını bildiğim için bir şey sormadan yanına uzandım.

"Onları bulmuşlar..." Devam etmeye tereddüt ediyor gibi derin bir nefes aldı. "Buraya getiriyorlar." Kollarını sıkarak beni daha yakınına çekti. Söyleyecekleri daha bitmemişti bu yüzden sessizce bekledim. "Hatta gelmek üzereler. Az sonra yanlarına gideceğim ama ne yapacağımı bilmiyorum. Yardım et bana!"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 28 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GÜNDÜZ DÜŞÜ(Kitap/Yeniden Yayımda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin