İLK DEĞİŞİM -Bölüm 2-

52 9 17
                                    

Bölüm 2; İkinci Perde...

Aylardır yaşadığım bu eve adım attığım günden beri, her bir metrekaresinde gezinmekten hiç çekinmemiştim. Hatta çekinmekten öte bilmediğim tek kuytusu olmasın istemiştim. Kısa zamanda evi de içinde yaşayan her canlıyı da tanımıştım ama hala iki kapı vardı ki önlerine her gelişimde içeri girmeden önce durup derin bir nefes almam gerekiyordu.

Küçük kahve tepsisini tek elimde sabitleyip çalmaya gerek duymadan kapıyı araladım. Başımı içeri uzatırken büzülmüş dudaklarımın arasından tüm sevimliliğimle seslendim. "Gelebilir miyim?"

Kulağıyla omzu arasına sıkıştırdığı telefonla önündeki dosya yığınına gömülmüş, hararetle bir şeyler arıyordu. Sesimi duyduğu anda ise "Bekle!" dedi, telefonun diğer ucundakine. Ekrana dokunup hattı beklemeye aldı. Başını hafifçe çevirip bana baktığında sinirli ifadesi anında dağılmıştı. Alnında gerginlikle oluşan derin çizgiler gevşemişti, mutluluk dolu gülümsemesi gözlerinin kenarlarını kırıştırıyordu. "Sormana gerek var mı sevgilim? Lütfen gel."

Yüzümdeki kocaman gülümsemeyle, elimdeki tepsiyi masasına bıraktım. Önündeki dosyaya da bilgisayar ekranında açık olan sayfalara da bakmamaya özellikle dikkat ediyordum. İlgisiz olmak önemliydi. Benim umursamazlığım, onun da rahat ve tedbirsiz davranmasını sağlıyordu. "Akşam kahvesini içmeden odana kapanınca, kendim yapıp getireyim istedim. Meşgulsen?"

Yüzüme, artık fazlasıyla alıştığım hayran ifadesiyle bakarken, "En önemli meşguliyetim sensin. Geri kalan her şey bekleyebilir," dedi.

Yanağına mutlulukla ışıldayan bir öpücük kondurdum. Her geçen gün kendimi aşıyor oluşuma sevinse miydim? Oturup dövünerek ağıtlar mı yaksaydım? Bilemiyordum ama bunları düşünmenin ne yeri, ne de sırasıydı şimdi.

"Ellerine sağlık hayatım ilaç gibi geldi."

O kahvesinden büyükçe bir yudum alırken, önünden uzanıp masanın bir köşesine atılmış olan bluetooth kulaklığı kaptım. Telefonu elinden alıp kulaklığı aktif hale getirdim. Onaylamadığımı belli eden yüz ifademle, hiçbir şey söylemesine izin vermeden kulağına yerleştirdim. "Eve geldiğinden beri gerginsin farkındayım. Saatlerdir de buradasın, biraz ara ver istersen. Yoksa yine tutulacaksın."

Gergin olduğunda boynu tutulur ve uzun süre aynı şekilde oturduğu için her seferinde omuzları ağrırdı. Bunu bilmesine rağmen, aşırı hırsı ve gereksiz takıntıları ağrılarından önce gelirdi. Bir de ben vardım tabi! Hepsinden önce gelen, en büyük takıntısı...

Şaşırtmayarak, "Boynum ve omuzlarım tutuldu bile," dediğinde gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Kulaklığı taktığım elimi tutup dudaklarına götürdü. "Şu zımbırtıyı sürekli unutuyorum, teşekkür ederim. Çok isterdim ama biliyorsun, bir an önce bitirip rafa kaldırmazsam üzerimdeki gerginlik bitmeyecek."

"Anlaşıldı patron, mesele sıkıntılı! Kitabımı alıp çıkıyorum o zaman." Geniş çalışma odasının sağ tarafındaki duvara monte edilmiş kitaplıktan gözüme kestirdiğim bir kitabı aldım. "Kas gevşetici almayı unutma, çekmecende olması lazım. İşin bitince biraz masaj yaparım daha iyi hissedersin. Şimdilik seni daha fazla alıkoymayayım da bir an önce bitsin," dedim.

Son hatırlatmalarımı yapıp odadan çıkmak üzereyken seslendi. "Sevgilim?"

"Efendim?" Adımı unutmama az kalmıştı artık! Pek ala 'sevgilim, hayatım, aşkım' üçlüsünden biri ya da hepsi olarak değiştirebilirdik ve muhtemelen benim dışımda kimse için sorun olmazdı.

"Gitmesen... İlaç etki edene kadar masajımı şimdi yapsan olur mu?"

Yüzündeki istekli ifadeye gülümsesem de içimi tatminle dolduran şey başkaydı. Tüm dünyaya karşı buyurgan olan bu adamın, söz konusu ben olduğumda kendinden emin olamayışıydı. Rica ederken bile kendisini reddedilmeye hazırlıyordu. "İşe ara vermek istemiyorsun ama kaytarmaya çalışıyorsun."

GÜNDÜZ DÜŞÜ(Kitap/Yeniden Yayımda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin