ZÜMRÜT KRAL

35 13 23
                                    



Dora, şeytanlarını besledikten sonra biraz rahat nefes almıştı. Abisi Erminus, annesi ve Dora'yı alıp yakınlardaki piknik alanına götürmüştü. Dora et yemeyi pek sevemediğinden abisi mangal da sebze ızgara yapmıştı. Havaya kaldırdıkları rakı kadehlerini tokuştururken Dora'nın sezgisel güçleri, onu ormanın derinlerine sürüklemek istiyordu. İzin isteyip masadan kalktıktan sonra, dürtülerini takip etmek zorunda kaldı. Ormanın en ücra bölgesinde Zümrüt yeşili ışıldayan yakışıklı bir adama gözü takıldı. Ayaklarının altındaki sisler o Dora'ya yürüdükçe daha da yaklaşıyordu.

"Merhaba ben Zümrüt Kral. Sonunda seninle tanışmaya nail oldum." diyerek elleri arasına aldığı, Dora'nın avucuna küçük bir öpücük kondurdu. Genç kadın, adamın bu hareketiyle yanaklarının yandığını hissetti. Daha ilk bakışta hem saygı duymuş, hem korkmuş, hem de midesinde uçuşan kelebek hissine karşı koyamamıştı.

"Sizi Latwai ve Shadimu çağırmış olmalı. Geçen gün bahsiniz geçmişti. Gerçek isminizi söylemeye yetkileri yokmuş. Ayrıca annemle de tanışmışsınız ama o sizin evlenme teklifinizi reddetmiş."

"Ben istediğim zaman istediğim yere gidebilirim. Birinin davet etmesine gerek yok. Gerçek ismim Jidhu Azazel. Anneniz ile tanıştım ancak ona evlenme teklifi falan etmedim. İstediğim kişi her zaman sizdiniz. Lathwai, babanızın kılığına girdiği gece annenizle münasebet eseri siz dünyaya geldiniz. Fiziksel olarak ikimizde insanlara benziyoruz ancak güçlerimiz ve özümüzdür bizi farklı kılan."

O sırada kızını çağırmak için çevresine bakınan Nevena "Dora, kiminle konuşuyorsun? Hadi toplan gidiyoruz. Yağmur bulutları yaklaşıyor, ıslanmayalım şimdi durduk yere"diyerek tüm sohbeti yarıda kesmişti.

Kafasını bir anlık annesinin seslendiği tarafa çevirmesiyle Zümrüt Kral buharlaşıp kayboldu. Dora'nın zihni iyice bulanmıştı.

Eve döndüklerinde ilk iş Ejderha tarikatının kurucusunu bulmaktı. Laptopunu kucağına alıp, internetin sayfalarında bu meşum cemiyeti araştırmaya başladı. Karşısına kurucu kişi olarak 'Kara kraliçe Barbara...' çıktı. Uzun siyah saçları ve her daim koyu renkte elbiseler giydiği için bu ismi almıştı. Makaleyi okurken "bir efsaneye göre Barbara'nın kalede simyacı atölyesi de bulunuyordu" cümlesine uzun uzun bakakalmıştı. "Annemin soyunun nereye dayandığını buldum sanırım..."

Dora salona geçip, annesinin bacaklarına kafasını koydu ve boylu boyunca uzandı. Nevena kızının lülelerini okşayıp gülümsedi. "Küçükken de böyle yanıma gelip saçlarınla oynamamı isterdin. 'Kaşların gözünün altında olsa ne komik olurdu' diyip kıkırdardın" dedi yine delice gülerek.

Dora merakla doğrularak annesini soru yağmuruna tutmuştu bile...

"Kara kraliçe Barbara ismini daha önce duydun mu?"

"Soylularla akrabalığıma inanır mı oldun? Daha önce söylediğimde deli diyordunuz. 1300 küsürlü yıllara dayanan bir akrabalık. Anlattıklarına göre fiziksel özelliklerimiz aynıymış. Ama o kara büyü ve simya ile uğraşırmış. Ben bunların hiçbiriyle ilgilenmedim. Kardeşim daha çok aşina o işlerle ve sana da bulaştırdı maalesef."

Dora "Nereden biliyorsun ki?"

"Anneler herşeyi bilir. Bizim arkamızda bile gözümüz vardır. Siz gelirken biz dönüyorduk. Eğer Zümrüt ile karşılaşırsan ve uçurum kenarındaki kalesine gidersen kozmik bilgiler çukuruna bakma. O yer dipsiz deliliğin lanetli kuyusudur. Karanlığı seni içine çeker. Ve sakın evlenme! Çıldırmanın doruk noktası kaderini başka birinin eline teslim etmekten geçer"

Dora kendini bildi bileli çalışır, bağımsız takılırdı. Ayağına bağ olacak kimseye gönül vermezdi. Ama Zümrüt başkaydı. Tüm şehir gecenin sessizliğinde uykuya dalarken, hayalinde hep o adamın ömre bedel sureti ve çakır gözleri belirirdi.

Gece yatağına uzandığında, odasının duvarında boyut kapısının zühur etmesiyle irkildi. Tıpkı annesinin tarif ettiği gibi uçurumun kenarında bir kale ve onu davet eden kral Zümrüt'ü gördü.

Adımını ışıldayan boşluğa attığında anında kalenin içine ışınlanmıştı. Ayağının altındaki halı kalın ve işlemeliydi. Zümrüt'ün yanında Sidron ve Idha asker gibi dikilmişti. "Kralın önünde diz çökmelisin" dediklerinde Dora bacaklarının kontrolünü kaybedip öne doğru sendeledi. Kral onu düşmeden yakalamıştı. "Bunu yapmanızı emretmemiştim. Yıkılın gözümün önünden şimdi." diye haykırdı. Idha ve Sidron kuyruklarını bacaklarının arasına sıkıştıran köpekler gibi kaykıla kaykıla geniş salonun altın varaklı kapısından çıkıp gözden kayboldular.

"Onların kusuruna bakma. Müstakbel gelinimi, alalade kişilerle karıştırdırlar. Bu üstün körü karşılama için kusuruma bakma. Ama sana istediğinde yanıma gelebilmene yarayacak bilgileri sunmak için çağırdım. Kozmik irfanın meçhul cevherini bahşedeceğim. O ki derinlerden gelir. Seçilmemişler bu bilince baktığında delirirler."

Dora annesinin ona tembihledidiği sözleri hatırladı. "Buna hazır mıyım bilmiyorum."

Zümrüt genç kadının titrek elinden tutup "Atalarınla tanışmak istemez misin? Alemleri birbirine bağlayan Kara Kraliçe ile? Kendisini bilginin kaynağı ile bağlayan lanetli kuyunun hanımı"

"Lanetli kuyu diyince içimin ferahlaması mı gerekiyordu?"

Zümrüt kral ellerini beline koyarak gümbürtülü bir kahkaha patlattı.

"Esprili kadınları severim. Tabii ki sıradan ölümlüler için lanetli ama sen seçilmişsin. Buradaki hiçbir şeyden korkmana gerek yok." Bir ahtapotun avına sarıldığı gibi Dora'yı sıkıca tutarak önce saçlarını okşadı, yüzünü hafifçe ona yaklaştırıp, şehvetle kor gibi yanan dudaklarını dudaklarına bastırdı. Dora'nın ayağı yerden kesilmişti sanki. Daha önce hissetmediği bir enerjinin kanındaki ateşi fitillemesini izledi sadece.

 Daha önce hissetmediği bir enerjinin kanındaki ateşi fitillemesini izledi sadece

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


DİPSİZ DELİLİĞİN LANETLİ KUYUSU     Where stories live. Discover now