7. Bölüm

109 84 9
                                    

"Eee Kaien. Sorunu cevapladığıma göre soru sorma sırası bende. Dixitle nerde karşılaştın ve neden dövüştün? Ayrıca konuştuğun birşey var mı? " Kaien soru soracağımı tahmin etmiş gibiydi ve hızlıca cevap verdi.

"Dixitle Sefalet Lordu Lurina'nın yaşadığı Hiçlik Kulesi'nin yakınlarında karşılaştım. Ona ilk saldıran bendim çünkü çok şüpheli birine benziyordu. Yanından öylece geçip gitmek istemedim. Onunla savaştığımda çok zorlanmıştım. Belirli şok dalgaları gönderip kısıtlı olarak uzay zamanı kontrol edebiliyordu."

Endişe verici bir durumdu. Dixit uzay zamanı kısıtlı olarak kontrol edebiliyorsa çok güçlü olmalıydı. Benimle ve Northwestle kısa süreli olsa da savaştığında sadece fiziksel olarak hamleler yapıyordu. Yinede Dixit'in Oktagon yakınlarında yavaş yavaş kaybolup gitmesi bununla ilgili olabilirdi.

"Uzay zamanı kontrol edebilmesine rağmen ölmedin demek, tebrik etmek lazım. Bir lord değilsin sonuçta ama sadece havaya uçurulmuşsun ve yaralanmamışsın. "

Kaien gülümsedi. Gülümsemesinde biraz utanmışlık vardı. İltifat olarak algıladı sanırım.

"Teşekkür ederim, yinede onun karşısında pek birşey yapamadım."

Dixit hakkında bildiği pek şey olmaması kötü olmuştu. Ayrıca tanımadığı birine öylece saldırması da mantıklı değildi.

"Kaien, oldukça geç oldu. Bu gecelik sarayda kalmak ister misin?"

Tereddüt ederek sorduğum soru hâlâ düşündürüyordu. Söylediği her şeyin yalan çıkma ihtimali olan tanımadığım birine sarayda kalmak ister misin diye sormak riskliydi ama kendime engel olamamıştım.

"Teklifini ne kadar kabul etmek istesem de doğru bir hareket olmaz, üzgünüm. Kimse gecenin köründe odasının balkonuna inen birini sarayında tutmaz. Sen de istemiyorsun, sadece nazik olduğumu düşündüğün için teklif ettin değil mi? Kabul etsem gözünü uyku tutmazdı ama yinede kibarlığın için teşekkür ederim."

Sözlerini duyduğumda çok garip hissetmiştim. Ruh hâlimi ve düşüncelerimi çözmüş gibi konuşmuştu. Duygusal anlamda her ne kadar aşka kapalı biri olsam da beni etkileyebilecek biri gökyüzünden öylece odama mı inmişti? Hayır, saçmalıyordum. Ailem öldürülmüşken böyle aptalca şeyler düşünmekten vazgeçmeliydim.

"Sen bilirsin, umarım birgün tekrar karşılaşırız."

Daha fazla ısrar etmemiştim. Kendimi ve krallığı tehlikeye atamazdım.

Gülümsedi. "Karşılaşacağımızdan eminim. Hoşçakal İlaisis. "

El salladım ve güler bir yüzle veda ettim. "Görüşmek üzere Kaien. "

Kaien balkonumdan girdiği gibi çıkmıştı. Kuvvetli bir şekilde zıplayarak havada süzüldü ve krallığın dışına indi. Giderken onu izlemesi zevkliydi.

- - -♡ ⚝ ♡- - -

Sabaha karşı uyandım. Çok geç yatmama rağmen uyku tutmamıştı. Birden kapımı bir muhafız çaldı. "Majesteleri! Uyanın, krallığımız tehlike altında." Koşarak kapıyı açtım.

"Neler oluyor?" Muhafız endişeli ve korkmuş görünüyordu. "Hemen balkonunuzdan yukarıya bakın majesteleri!"

Hızlı adımlarla balkona çıktım ve havaya baktım. Gözlerim faltaşı gibi açılmıştı. Kalp atışlarım hızlanıyordu. Krallığın üstünde devasa bir kaya vardı. Belki de meteor demeliyim. Krallığın üç katı kadar büyüktü. Doğruca buraya geliyordu. Krallığın çok üstünde olmasına rağmen görünebiliyordu. Yaklaşık birkaç dakikaya krallığa düşer gibi duruyordu. Krallığa kurduğum bariyerin engellemesi imkansızdı.

Mueva : İntikam LorduWhere stories live. Discover now