11. Bölüm

55 33 22
                                    

Sabah oldukça geç kalktım. Çok iyi uyumuştum ve uzun zaman sonra iyi hissetirmişti. Hawkins'in yanına gittim ve Hawkins bir haber geldiğini söyledi.

"Lord Lurina kaçırılmış."
Lurina'nın kaçırılmasını şaşkınlıkla karşılarken onu kim neden kaçırmak istesin diye de düşünmeye başlamıştım.

"Durum vahim. Kimin Lurina'yı kaçırdığı biliniyor mu Hawkins?"

Hawkins duraksamadan cevapladı.
"Şeytan kral Astro."
Yüzüm sinirli bir ifadeye büründü ve Hawkins'i yanıtladım.

"Her haltın altından bu herif çıkıyor. Sence de garip değil mi Hawkins? Sadece adını duyduğum bu şeytan kral, bunun gibi birçok olayda da ünlenmiş biri. Kimse mi engelleyemiyor?"

Dixit kadar olmasa da oldukça sinir bozucu biri gibi duruyor. Şeytan Kral Daemon'dan güçlü mü acaba?

"Astro'nun ne denli güçlü olduğu bilinmiyor. Yıllar önce Astro ile savaşan Charlotte bile onun hakkında hiçbir şey söylemedi. Bu bence en tuhaf ve gizemli şeytan kral olabilir."

Hawkins'le biraz daha konuştuktan sonra Ezreal'ı ziyarete gitmeye karar verdim. Hâlâ krallığımın yok oluşunu bir kral lorda anlatamamıştım. Haberleri olsa bile böyle bir konuyu konuşmak benim için önemliydi.

Yola koyuldum ve tek başıma yürümeye başladım. Hawkins gelememişti, bugün Şeytan Kral Dread Evenar yakınlarında görünmüş ve Hawkins'te etrafı kolaçan etmeye gideceğini söylemişti.

Ezreal'ın yaşadığı saraya olabilecek en yakın portalı açtım ve portaldan çıkıp etrafa bakındım. Gözlerime direkt olarak Ezreal ve Ezreal ile savaşan Dixit çarpmıştı. Aramızda mesafe olsa da onlar olduğuna emindim. İkisi de inanılmaz hızlıydı ve gözlerimi ikisinden de alamıyordum. Dixit, Kral Lord Ezreal'a eşdeğer gibiydi. Aniden Dixit sert bir darbeyle Ezreal'ın kılıcını kırdı. Ezreal afallamış ve bu mesafeden bile alnından akan terler kolayca anlaşılabiliyordu. Ezreal'a doğru koştum. Dixit beni Ezreal'dan önce farketmişti. Bir elini başının hizasına getirdi ve sessizlik işareti yaptı. Sonunda beni farkeden Ezreal "uzaklaş buradan!" diyerek haykırdı. Olacak herşeye hazır hissediyordum. Okumu çıkardım ve Dixit'e doğrulttum. En güçlü atışımı yapmak için nişan aldım ve Ezreal'ın söylediklerini görmezden geldim. Ailem, krallığım, herşey yok olmuşken kaybedecek birşeyim yoktu. Yayı aşırı derecede gerdim. Aklımdan yaşadıklarım ve nefret ettiğim anılarım geçiyordu. Yayı elimden bırakıp saldım ve okum inanılmaz bir hızda Dixit'e gidiyordu. Okumdan yayılan güç ve enerji, gözlerimi kör ediyor, aynı zamanda deprem oluşturabilecek bir ses dalgası yayıyordu.

Dixit olduğu yerde aynı şekilde durmaya devam ediyordu. Bunun olması pek iç açıcı olmasa da umudumu kesmek istemiyordum.

Okum Dixit'e inanılmaz yaklaştı ve okun çarpmasıyla Ezreal ve beni yere düşüren bir deprem meydana geldi. Ezreal öylece bana bakmaya başladı ve istemeden birbirimize bakıp gülümsedik.

"Başardın, sonunda onu yendin İlaisis!"
Ezreal'ın seviçli yüzü ve neşeli bakışları aniden kesildi.

"Bir sorun mu var Ezreal?"
Ezreal'a öylece bakarken, elimi kaldırıp işaret parmağıyla omzumu gösterdi. Hızlıca başımı çevirdim ve arkamda, dibimde duran Dixit'i görmemle tüm sevincim istemediğim tüm duygulara dönüşmüştü. Dixit aniden fısıldadı.

"Tek bir vuruşla beni yenemezsin, İlaisis"
Kulağıma gelen iğrenç sözlerinden sonra Dixit'e bir tekme savurdum.

"Beni rahat bırakmanı istemiştim Dixit. Ailemi öldürmen yetmezmiş gibi krallığımı yok eden de sendin değil mi?"

Dixit güldü.
"Üzgünüm İlaisis, yanlış tahmin. Bilmediğin çok fazla şey var."
Ezreal sinirli bir yüz ifadesiyle Dixit'e baktı. Dixit tekrar Ezreal'a doğru atıldı. Ezreal'ın kılıcı kırılmasına rağmen gücü hiç eksilmemiş gibiydi. Bir anda Dixit'in arkasında belirdi ve eliyle Dixit'in boynuna vurdu. Dixit darbeyi sert bir şekilde yemişti. Ardından Dixit'in elinde gümüş bir kılıç var oldu ve Ezreal'a doğru savurdu. Ezreal omzundan akciğerine kadar kesilmişti. Ezreal'ın adını söyleyerek haykırmamla herşey bitmişti. Ezreal yere yığılmış ve sonsuz bir uykuya dalmıştı.

Mueva : İntikam LorduWhere stories live. Discover now