◇Jimin und Jungkook◇

8K 773 245
                                    

Genç adam tekneden indikten sonra kollarını sağa sola uzattı ve gerindi.Belini aylar önce incitmişti,bu yüzden uzun yolculuklar onu çabuk yoruyordu.

Ve tam da beklediği gibi üç saatlik yolculuk onu çok yormuştu.

Uyuşuk bir şekilde elindeki sırt çantasını tek omzuna takarken gözlerini önünde duran büyük arabaya dikti.

Siyah Mercedes'in güzelliği gözlerini kamaştırırken adını duymasıyla dikkatini arabadan çekti.

"Park Jimin-sshi siz olmalısınız değil mi?"

40'lı yaşlarında olan mavi gözlü adama cevap vermek yerine sadece kafasını salladı.

'Herifin çalışanlarının yabancı olması bile adamda bok gibi para olduğunun göstergesi' diye düşündü ve büyük Mercedes'e binip belini siyah koltuğa yasladı.

Şoför onunla beraber arabaya binmeyince arabanın camını indirdi ve sordu. "Gitmiyor muyuz?"

Karşısındaki adam yüzünden düşürmediği yapmacık gülümsemesiyle cevap verdi. "Bir misafirimiz daha var efendim"

Adada kendisiyle beraber yedi misafir olacağını biliyordu ama kimlerin geleceği hakkında hiçbir bilgisi yoktu.

"Umarım hayalkırıklığına uğramam" diye mırıldandı ve açık camdan etrafı seyretmeye başladı.

Jeju'da hava kararmıştı ama sonbahar mevsiminde oldukları için hava hala o kadar soğuk değildi.

Dışarıdaki insanları izlerken gözü parkta arkadaşlarıyla oynayan küçük çocuğa takıldı. Küçüğü incelerken çocuğun yüzünü çevirmesiyle afalladı.

Çocuk ona çok fazla benziyordu.
Korkuyla yutkundu ve hemen camı kapattı.

'Yıllar önce olan bir şeydi, o öldü artık' deyip kendi kendini teselli etmeye çalıştı.

Yıllar önce olmasına rağmen o çocuk hala rüyasına giriyordu. Zihnine dolan seslerle kafasını ellerinin arasına aldı ve hafifçe sallanmaya başladı.

"Öğretmenim beni de kurtarın"
"Ne olur beni bırakmayın"

Küçük çocuğun sesi kulaklarını çınlatırken yan kapının açılmasıyla yerinden sıçradı.

Kendinden genç gözüken bir oğlan yan tarafına oturmuştu. Göz ucuyla genç oğlana baktı. Kahverengi saçları ve yüzündeki belli belirsiz çizikle yan profilden çekici duruyordu.

Sonunda boğazını temizledi ve "merhaba, ben Park Jimin" dedi nazik bir tonla.

Genç adam yanındaki siyah saçlı adamı dikkatle süzdü. Siyah dar pantolonu, sıfır kol tişörtüyle çocuk gibi duruyordu.

Soğuk bir sesle "Jeon Jungkook" diye karşılık verdi ve kafasını diğer tarafa çevirerek ikisi arasında olan sohbeti sona erdirdi.

Park Jimin çok ukala olduğunu düşünse de bunu kulak arkası etti.Belki de genç adam çekinmişti.

Sonunda araba hareket ettiğinde gülümsedi ve geçtikleri ormanlık alanı seyretti.

Yıllardır iş arıyordu ve sonunda talih kuşu kafasına konmuştu.Öğretmenliğinin üçüncü senesinde yaşanan olay yüzünden istifa etmek zorunda kalmıştı,bu yüzden yıllardır iş arıyordu.

Sonunda Songbyul denen adam onun adını iş bulma kurumundan aldığını ve kendisiyle iş yapmak istediğini söylemişti.

Bununla beraber bedava tatil yapmak da işine gelmişti.

Kafasını camdan çevirdi ve şoföre döndü. "Acaba Songbyul-sshi nasıl biri"

Adam gözlerini dikiz aynasına dikti ve nazik bir şekilde yanıt verdi. "Evdeki hiçbir çalışan daha önce Songbyul-sshi'yi görmedi efendim"

Jimin şaşkınlıkla şoföre baktı."Ailesini de mi görmediniz"

"Beyefendi hakkında benim de bir bilgim yok.Evdeki bütün çalışanlar iki haftalığına tutuldu"

Jungkook şoförün dedikleriyle kaşlarını çattı.Kendisi de dahil çalışanların bile adam hakkında bir bilgisi yoktu.

Içindeki kötü hissi görmezden geldi ve belindeki silahı düzeltti. O bir polisti ve hiçbir zaman silahsız bir yere gidemezdi.

Yıllardır cesur, gözüpek,diğer insanlara göre de cani bir polis olmuştu ama bu görüntüsünden hiçbir zaman memnuniyetsiz olmamıştı.

Sadece biraz kafasını dinlemek ve diger erkekler gibi çapkınlık yapıp içkisini yudumlamak istiyordu.

Yanındaki siyah saçlı adama son bir kez gözucuyla baktı.

Bu adam ona hiç tekin gelmemişti.

cesetler evi » bangtan ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin