◇zehn◇

3.8K 623 180
                                    

"Ne demek kayboldu, uçup gitmedi ya bu adam!"

Park Jimin'in şimşekler çakan sesi,ölüm sessizliğiyle dolmuş odayı sarmaşıklar gibi sararken Kim Taehyung huzursuzca kıpırdandı.

Sadece iki dakika sonra peşinden gitmişlerdi ama Seok Jin buhar olup gitmişti sanki.

"Aşağıdaki cam kırılmış,evi de baştan sona aradık ama yok."

Jimin'in sinirle parlayan gözleri
iki adam üzerinde dolanırken keskin bir ses tonuyla sordu.

"Cesetlerin bulunduğu odalara baktınız mı?"

Gözlerine korku perdesi inen iki adam bir robotmuşçasına kafalarını sağa sola salladı.

"O zaman neyi bekliyoruz?"

Park Jimin diğerlerine son bir bakış atıp hızlıca odasından çıktı.

İki adam görüş alanından kaybolduktan sonra,göğüsünde hissettiği acıyla koridordaki, üzerine yürüyormuş gibi hissettiren soğuk duvardan destek aldı. Göğüsü, her bir hücresine yayılmış korkunun gölgesinde sıkışıp kalmış gibiydi.

Şuan kendisinin en zayıf halka olduğunu biliyordu.Bütün hisleri ağır bir kasırgaya kapılmışçasına darmadağındı.

Gece yaşanılanlardan sonra bir türlü uyuyamamıştı.Gözleri durmadan odasının duvarlarını saran sarmaşıkların hipnozu altındaydı.

Taehyung'un ve Yoon Gi'nin ayak seslerini işittiğinde elini duvardan çekti ve hızlıca aşağıya inen merdivenin ahşap korkuluklarına yaslandı.

Artık kendini zayıf gösterme gibi bir niyeti yoktu.Bu ölüm zincirindeki kurban olmayacaktı.

Kim Taehyung ve Min Yoon Gi geldiğinde, Seok Jin'in bulunduğu odadan kaçma ihtimaline karşı bir kişinin koridorda kalmasına karar verdiler.

Yoon Gi ve Jimin Ho Seok'un odasına girdiklerinde, Jimin etrafa yayılmış ağır kokuyla bütün yediklerini çıkarmamak için kendini zor tuttu.Odanın içindeki karanlık ve verdiği izleniliyormuş hissi yüzünü sarartırken Ho Seok'un cesedine cansız bir şekilde yaklaştı.

Elleri Ho Seok'un üzerindeki kefen etkisi gören beyaz örtüye gittiğinde Yoon Gi tırnaklarını avuçlarının içine batırdı.

Kalbi, etrafını saran dört duvarı yıkıp geçecekmiş gibi büyük bir gümbürtüyle atıyordu.

Park Jimin'in de Min Yoon Gi'den farkı yoktu.Kendisine sakin kalmak için söz vermişti ama bunda başarılı olduğu pek söylenemezdi.Dudaklarını kanatacak boyutta büyük bir telaşla ısırarak örtüyü açtı.

Yoon Gi karşısında kireç gibi olmuş cesedi görünce hızlıca kafasını başka tarafa çevirdi.

Ho Seok'un dudakları mor bir balonu andırıyordu. Yüzünde boş ve huzursuz bir ifade vardı.Dışarıdan vuran ay ışığı, soluk cildine işleyip parlatmak istermiş gibi Ho Seok'un cildini okşuyordu.

Jimin hızlıca örtüyü kapatıp odada göz gezindirdi.Seok Jin buraya uğramamış gibi görünüyordu.

*
*
*
"Sanırım katilin kim olduğu kesinleşti."

Kim Taehyung yüzünde dans eden sabah güneşinin etkisi altındayken tatsız bir şekilde konuştu.

Yoon Gi bitkince kafasının yukarı aşağı salladı.Gördüğü üç ceset hala film şeridi gibi gözünün önünden geçtiğinde tiksintiyle yüzünü buruşturdu.Bir spatula alıp zihnini ele geçirmiş görüntüleri kazımak istiyordu.

"Katil belli olduğuna göre, kendimizi korumak için dolaptaki silahı almamız gerekiyor."

"Peki silah kimde duracak?" Yoon Gi soru soran bakışlarla diğerlerini süzerken konuştu.İçindeki kötü his yeniden bilinçaltının duvarlarını kırıp yüzeye çıkmıştı.

"Jeon Jungkook'un taktiği gibi, hergün birimizde duracak." Jimin aklına Jungkook geldiğinde yüzünü ekşitti. O da vakti zamanında Jungkook'tan şüphelenmişti.

Ama adamın ölümüyle bütün yersiz şüpheleri, Jeon Jungkook gibi göçüp gitmişti.

"Anahtar hala Jungkook'un cesedinin üzerinde olmalı.Seok Jin zeki bir adamsa, tekrar oraya koymuştur."

Tekrar Jungkook'un cesedini ziyaret etme düşüncesi Yoon Gi'nin tüylerini ürpertirken hep beraber yukarı çıktılar.

Jimin odanın bütün soluğunu emdiği hissine kapılıp odadaki balkona çıktı. Hava hala kapalı olsa da diğer günlere oranla daha az boğuculuğu vardı.

Taehyung ve Yoon Gi Jungkook'un üzerini arşınladıktan sonra umutsuzca birbirlerine baktılar.

Anahtar yoktu.

Odadaki eşyaların üzerinde göz gezdirirken Jimin'in çatlak sesini duydular.

"Siktir."

cesetler evi » bangtan ✅Where stories live. Discover now