◇sieben◇

4.3K 641 317
                                    

Yoon Gi'nin dudaklarından dökülen keskin ve öldürücü kelimelerin ardından hep beraber odunluğa doğru koşmuşlardı.

Sarmaşıklarla kaplı bahçeden geçtiklerinde, Seok Jin gördüğü manzara karşısında nefes borusuna çivi batmış gibi hissetti.

Nam Joon sırt üstü yerde yatıyordu ve kafasındaki derin yarıktan koyu ve yoğun sıvı akıyordu. Damlayan kan kırmızı bir mumdan erimiş balmumu gibi yere yayılmaktaydı.

Kim Taehyung çığlık atmamak için dişlerini sıktı ve daha fazla dayanamayıp kafasını başka bir tarafa çevirdi. Gözüne çarpan baltayla dudakları dehşetle aralanırken karnına yumruk yemiş gibi hissediyordu. Karşısında duran azrail baltası, Nam Joon'un kafasındaki yarıkla birebir uyuşuyordu.

"Siktir."

Jungkook Nam Joon'un yana doğru düşmüş kafasına doğru bakarken cılız bir sesle mırıldandı.Rengi solmuştu ve yerdeki bedene tiksinerek bakıyordu.

Seok Jin Nam Joon'un korkuyla açılan gözlerini soğukkanlı bir şekilde kapattı ve diğerlerine döndü.

"Odasına taşımalıyız."

Seok Jin'in dediklerini belli belirsiz kafa sallayarak onayladılar ve cesedi tutarak odasına taşıdılar.

Nam Joon'un beyaz yatak örtüsü kırmızı renge dönüşürken Yoon Gi bu görüntüye dayanamayıp odadan çıktı. Soğukkanlı olmaya çalışsa da korkusuna teslim olmuştu.

Ruhunun derinliklerine işleyen kan kokusuyla boğuluyordu ve buna karşı koyamıyordu. Salondaki koltuğa gayri ihtiyari gelen bir ürpertiyle oturdu ve kafasını elleri arasına aldı.

Sakin olamıyordu, bir sonrakinde kendi cesedinin bulunmasını istemiyordu. Duygusal ve zihinsel anlamda tükendiğini hissediyordu.

Aşağı doğru inen ayak seslerini duyunca hırıltılı bir nefes aldı ve yüz ifadesini sabit tutmaya çalıştı. Kimsenin onu savunmasız halde görmesini istemiyordu.

Seok Jin, Min Yoon Gi görüş alanına girdiğinde adamı tatsız bakışlarla süzdü.Adaya geldiğinden beri ona bir türlü güvenemiyordu. Katil kesinlikle o olmalıydı.

Kayıt cihazında Yoon Gi hakkında uyuşturucu kaçakçılığı yaptığından bahsedilmişti. Jung Ho Seok'un öldürüldüğü siyanür zehri de bir çeşit uyuşturucudan yapılıyordu.Üstelik Nam Joon'u çağırmak için o gönüllü olmuştu. O an Nam Joon'u kendisi öldürüp, öldürülmüş bahanesiyle rol de yapabilirdi.

Bu adamdan kesinlikle uzak durmalıydı.

Düşüncelerinden sıyrılıp Yoon Gi'nin üzerinde dolaşan bakışlarına elinden geldiği kadar karşılık verdi. Bir süre sonra Yoon Gi bakışlarını kaçırdı ve kafasını pencereye doğru çevirdi.

Seok Jin ruhsuz bir sesle konuştu. "Herkes odasına çekildi, Yoon Gi-sshi.Geç oldu artık siz de yatmalısınız."

Yoon Gi donuk bir şekilde kafasını salladı ve Seok Jin'in peşine takıldı. Seok Jin hemen arkasında Yoon Gi'nin olmasının verdiği irkiltiyle seri bir şekilde merdivenlerden çıktı ve iyi geceler deyip odasına girdi.

Kapısını kilitledikten sonra kapısının arkasına bir tane sandalye koydu. Ortada ruh gibi dolaşan bir katil vardı, bu yüzden her zaman tetikte olmalıydı.

Soluk abajur ışığı odayı doldururken yatağa girdi ve kendi kendine mırıldandı.

"Yarın umarım ölen ben olmam."

*
*
*

Ertesi gün hava önceki günlere göre daha açıktı. Yağmur yavaş yavaş pasifleşiyor, güneş ışınları daha da parlıyordu.

Bütün gün S.O.S vermek için adanın etrafını dolaşmışlar ama insan belirtisine dair hiçbir şey bulamamışlardı.

Aralarındaki katil, dışarıyla bağlantının olmadığı bir ev seçmişti.Buradan tek çıkış yolları dışarıda duran lüks arabaydı ama onun da benzini biri tarafından boşaltılmıştı.

Eve geri döndüklerinde Jeon Jungkook kendini çok halsiz hissediyordu.Uyandığında kendisini belli eden karın ağrısı,adayı turladıktan sonra daha da keskinleşmişti.

Karın ağrısını umursamamaya çalışarak koltuklara yayılmış misafirlere döndü ve buruk bir sesle konuştu.

"Sanırım hepimiz dün yemek vaktine kadar ne yaptığımızı söylemeliyiz.Biz dün Min Yoon Gi'yle yemek vaktine kadar odamda sohbet ettik ve ondan sonra yemeğe indik." Yoon Gi hafifçe kafasını onaylar gibi salladıktan sonra Jimin söz aldı.

"Ben dün bütün gün evin denize paralel bakan balkonunda oturdum ve yemek saatinde aşağı inip Seok Jin'e yardım ettim."

Kim Taehyung da ne yapacağını söyleyecekken sönen ışıkla irkildi.Etrafı kaplayan karanlık yutkunmasına neden olurken hep beraber ayağa kalktılar.Evde elektrikler gitmişti.

Salondaki vitrinlikte bulunan mumlardan birkaç tane çıkarıp yaktılar.Dışarıdan vuran ay ışığı da yorgun yorgun dalgalanan mum alevine eşlik ediyordu.

Birkaç saat sohbet ettikten sonra Park Jimin yorulduğunu hissetti.Bütün gün adada dolaştıkları için soğuk hava onu çarpmıştı ve üzerinde bir ağırlığa sebep olmuştu. Diğerlerinden izin isteyip eline bir mum aldı ve salondan çıktı.

Geride kalanlar kafalarını dağıtmak ve bir anlığına da olsa tehlike çemberinden kendilerini soyutlamak için hayatlarından bahsediyordu.

Tam herkes içinde bulundukları tehlikeyi unutmuşken yukarıdan Park Jimin'in çığlığı duyuldu.

cesetler evi » bangtan ✅Where stories live. Discover now