Arcanus Grines'in Sırrı

2K 131 46
                                    

Harry, tehditkâr yağmur bulutlarıyla kaplanmakta olan gökyüzünde süzülüyordu yine. Kızıl Pelerini esen serin rüzgârla dalgalanıyordu. Normal şartlarda evinin penceresinden bakan bir muggle Harry ile Arcanus Grines'i gökyüzünde biri kırmızı bir siyah iki leke olarak görebilir, polisi arama ihtiyacı duyabilirdi. Ama iki Seherbaz da Hayalbozan büyüsüyle meraklı gözlerden korunuyordu.

Yağmur geliyor diye geçirdi içinden Harry. Şaşırtıcıydı bu, çünkü Hogwarts'taki Quidditch maçı boyunca tek bulut yoktu gökyüzünde. Bunu uğursuz bir işaret olarak almalı mıydı?

Endişeli ama heyecanlıydı. Sonunda artık bazı cevaplar alacağını biliyordu. Theodore Nott Azkaban'daki hücresinde onu bekliyordu. Neden diğer Seherbazlarla değil doğrudan ve sadece Harry ile konuşmak istediğini merak etmiyor değildi, ama bunun şimdilik önemi yoktu. Etraflarında örülen gizemlerin aydınlanmasına sadece birkaç dakika kalmıştı. Yorgundu ama nedense öyle hissetmiyordu. Aylardır süre gelen çaresizliğin ardından sonunda biri yakalanmıştı. Bu düşüncenin yarattığı coşku hissettiği başka her şeyi perdeliyordu.

Ondan birkaç adım yüksekte, doğu yönünde uçmakta olan Arcanus Grines'e kaydı aklı. Odaklanmış, kararlı bir şekilde bulutların arasında süzülüyordu o da. Sessiz bir adamdı Grines ama Harry bu sessizliğin aldatıcı olduğunu, onun kafasının da en az kendisininki kadar dolu olduğunun farkındaydı. Kingsley onun kendisini komplo teorilerine fazlaca kaptırdığını söylese de bugüne dek pek çok endişesi doğru çıkmıştı. Ölüm Yiyenlerin ülkeye geri döndüğünü, Pullman'ın ihanetini, Harry'nin gördüğü rüyalarında saklı gizemi tahmin etmeyi başarmıştı. Harry başta Daire Başkanına karşı ciddi kuşkular beslemiş olsa da o gün geldikleri noktada yeteneklerini bizzat görmeyi başarmış ve Voldemort'un Grines'i neden bu kadar ısrarla istediğini anlamıştı. Kingsley'in tecrübeli bu kadar Seherbaz varken neden Grines'i bu pozisyona getirdiği açıkça ortadaydı.

Azkaban rotasını artık ezberlemişti; gözü kapalı adaya gidip oradan Londra'ya dönebilecek durumdaydı. Norfolk'u geçtiklerinde uçsuz bucaksız deniz vardı altlarında. Gözlerini kapayıp ciğerini iyot kokusuyla doldurdu. Birkaç dakika sonra nihayet alçalmaya başladılar, ayakları yere değer değmez süpürgelerini ellerine alıp koşar adım dış kapıya ve içeri girdikten sonra da avludan geçerek ana binaya yönlendiler.

Onlara Azkaban'ın kapılarını açan Proudfoot oldu. Harry ve Grines ile tek kelime bile etmeden içeri dalıp süpürgelerini girişe bıraktılar. Harry aceleyle etrafına bakındı, Azkaban'ın hayaleti Ekrizdis görünürlerde yoktu. Buna memnun oldu çünkü tamamen Nott ile aralarında geçecek konuşmaya konsantre olmak niyetindeydi.

Merdivenlere adımlarını atar atmaz bu defa Maxwell yanlarına geldi, kuleye çıkarken onlara bir süre eşlik etti.

"Herhangi bir gelişme var mı?" diye sordu Arcanus Grines ona kafasını dahi çevirmeden.

Maxwell huzursuzca, "Hayır," dedi. "Hala konuşmamakta ısrarlı. Her şeyi sadece Harry Potter'a anlatacağını tekrar edip duruyor," diye tamamladı sözlerini. Sonra da çekine çekine,

"Bu arada, Bakan Shacklebolt ve diğer Seherbazlar hala gelmedi," bilgisini verdi.

Bu durum Harry'yi şaşırttı. Bu kadar büyük bir tutuklamadan sonra Kingsley'in ilk iş yanında Seherbazlardan oluşan bir orduyla Azkaban'a geleceğini düşünmüştü. Muhtemelen Grines onunla aynı fikirde değildi ki duyduklarına karşı kafasını sallamakla yetindi, "Bakan'a haber verildi, kısa sürede burada olacaktır. Şu anda herkes buraya toplayıp Bakanlık'ta güvenlik açığı yaratamayız. Artık dersimizi aldık."

Azılı suçluların tutulduğu üst katlara çıkarken, "Siz Proudfoot ile nöbetinize devam edin. Onun konuşmaktan vazgeçmesine sebep olacak bir hata istemiyorum," şeklinde kestirip attı. Maxwell ikisini de başıyla selamlayıp gerisin geri döndü ve koşar adım aşağı indi.

Harry Potter ve Kızıl Pelerin #Wattys2018 GalibiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin