Bölüm 7: Sokak

1.1K 68 14
                                    

İçim, yatağının izini süren aksi bir dere gibi sana akıyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İçim, yatağının izini süren aksi bir dere gibi sana akıyor...

Cahit Ekrem ve Zühre'nin arasında bir tezgâhlık mesafe vardı. Cahit farkında olmadan satıcı rolünü üstlenip geçmişti tezgâhın arkasına, hem saati de oradaki çekmecelerin birinden çıkarır gibi yapmak zorundaydı.

Yavaşça kırdı dizlerini, çöktü olduğu yerde. Yalandan arandı. Doğrulup çekmeceyi açtığında çaktırmadan koydu elindeki saati oraya. Kadın zaten göremezdi, bu gereksiz çabasının anlamı belliydi: Dükkânın dingin Zühre rüzgârıyla olabildiğince dolup taşmasına zaman tanıyordu.

"Bulamadınız mı?" Kaşları kalktı, merakla -ya da endişeyle- bekliyordu.

Cahit tebessümüne engel olamadı, gizlenmek için iyice eğdi başını. "Buldum buldum," Elindekini bir elması yuvasına dikkatle yerleştirircesine tezgâhın yüksek cam düzlüğüne serdi. "Arkalara saklamışım da."

Kadının gözleri saate ilişti. "Doğru mu gösteriyor?" Duvardakilerden birkaçına baktı, hepsi aynıydı, kendininki de onlara eşti.

"Evet, ayarlamıştım."

"Çok teşekkür ederim." derken bileğine takmaya çalıştı. Sokak da kendince dua ediyordu takamaması için, haylaz. Ne oldu? Tuttuğu poşetler sağ olsun, takamadı.

Kadın cebelleşirken atıldı Cahit. "Yardım edeyim."

El birliğiyle birleştirdiler kayışın uçlarını. Bu kadar zor muydu saatin zarif bir bilekle buluşması? Elbette değildi... İşte böyle büyük ve büyülü güzellikler, çoğunlukla silik ve aldatıcı zorluklarla geliyordu. Aldanmayıp üzerlerinden bacağını geçirdiğin takdirde varıyordun mis kokulu ağaçlara.

Kolunu yukarı kaldırıp bileğindekini özenle izledi. Sokak sevinçten çıldırıyordu; kadının, bakışlarını adama yöneltmemesinde vardı bir iş. "Ne kadardı?" Hâlâ Cahit'e bakmıyor, çantasında gayet yalnız başına ve ortada duran cüzdanını arıyordu güya.

"Sıfır."

Bir anda kalktı kafası. "Anlamadım?"

"Sıfır derken," Kıvır kıvırabilirsen. "Hiç mühim değil, inanın."

"Ama çok mahcup hissederim."

"Hissetmeyin." Kadının artık kaçmayan gözlerinin içine bakıyordu, cümlesini -eksiklik olmuş gibi- pürüzsüz bir ses tonuyla tamamladı. "Zühre Hanım."

Zühre, ismini işitince çantasıyla uğraşmayı tamamen bıraktı. Zaman kekemeleşmişti. "Uğraştırdım sizi bir de o kadar... Teşekkür ederim."

Biri ıslanmayı bekleyen ağrılı toprak, öteki yeryüzüne hazır sağanak yağmurdu. Aralarında koskoca gök çatırdıyordu. Yıldırımlar oradan oraya koşarak büyütüyordu bağ salıncağını.

Rüzgârınla KalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin