~2.Bölüm~

4K 402 137
                                    

Büyük kütüphanenin önüne geldiğimde birkaç saniye duraksamıştım.

Buraya neden gelmiştim?

Sanırım içimdeki boşluğu kapatabilecek yer sadece burasıydı. İçimdeki bu tarifsiz boşluğa neden olan sebep neydi? Sanırım bu hiçbir zaman adlandıramayacağım bir duyguydu.

Eski kütüphanenin ağır kapısını iterek içeriye girdim. Her zamanki gibi güvenlik görevlisi giriş kısmının sağ tarafında oturuyordu. Genelde içeriye giren kişilerin suratına bakmazdı. Nedense bu davranışını her zaman içimden kınardım.

Otuzlu yaşlarına daha yeni yaklaşan güvenlikçi iç sesimi duymuş olacak ki puslu gözlerini önündeki bilgisayar ekranından kaldırarak bana baktı. Sessiz bir şekilde kapıyı kapatırken yüzüme samimi bir gülüş kondurdum. Bu bir teşekkür mahiyetindeydi.
Ancak güvenlikçi benim gülümsememe karşılık sıkkınlıkla önündeki bilgisayara bakışlarını tekrar sabitlemişti.

Ah, yanılmışım; o her günkü gibi aynı ruhsuz güvenlikçiydi.

Yüzümdeki samimi sırıtış güvenlikçinin ilgisiz tavırlarıyla eş zamanlı olarak silinmişti. Koyu kahverengi gözlerimi devirirken sessiz adımlarım eşliğinde kütüphanenin iç kısmına doğru ilerledim.

Bu eski halk kütüphanesini seviyordum, her maziperesttin sevebileceği bir yerdi burası.
Üç kata sahipti bu koca bina. Her bir katı benim için ayrı bir dünyaydı. Her taraf ahşap ile bezeliyken tahta kokusu ciğerlerinize doluyordu. Giriş kısmında danışmanın bulunduğu alan hariç her yere büyük ahşap kitaplıklar diziliydi.

Ahşap kitaplıkların içindeki kitapları tarif edebileceğim bir lügate sahip değilim. Sanırım içerisinde barındırdıkları birbirinden farklı hayatları anlatmaya ömrüm de yetmez.

Üst katlar ise balkondan oluşuyordu. Dört tarafı kitaplıklarla kaplı olan balkon kısımlarda tırabzanların yakınlarında insanların oturabileceği ahşaptan masa ve sandalyeler de vardı.

Sessiz adımlarımla danışmanın önüne geldiğimde, masada rahat hareketlerle oturan görevli kadınla göz göze geldim.
Orta yaşlarda olan bayan görevli yaşıtlarına göre daha kiloluydu. Tombik kırmızı yanakları onu tanımasanız bile size karşı samimi bir kişiliğe sahip olduğunu hissettiriyordu. Siyah, çekik gözlere sahipti. Daha çok Moğolistanlılara benzeyen bir yüz çehresi vardı.
Kırmızı dolgun dudalarım kenara doğru kıvlırken içten bir gülümseme yüzüme yayılmıştı.
Kırmızı küçük çantamın fermuarını açtım ve içerisinden geçen gün ödünç aldığım romanı çıkartarak masanın üzerine usulca koydum.

Manolya Hanım -masasının üzerinde bulunan kartvizitten ismini öğrenmiştim- masanın üzerine bıraktığım romanı tombik parmaklarıyla kavradı.

"Yine uyunmamış bir gece daha ha?"

Elindeki romanın kayıt numarasına bakarken sessizce konuşmuştu.
Birkaç saniye duraksadım, Manolya Hanım'ın artık beni tanımasını bir an garipsemiştim. Artık kitapları nasıl ve hangi aralıklarla bitirdiğimi tahmin eder olmuştu.

Masanın üzerindeki, kütüphaneye giriş yapan kişilerin doldurması gereken, listeyi doldurmaya başladım. Koyu kahverengi gözlerimi defterden ayırmadan,
"Sanırım birazcık öyle oldu." dedim sesimin kısık çıkmasına önem göstererek.

Manolya Hanım iade edilen kitabı sisteme girerken bende giriş formunu doldurmuştum.
Gözlerimi giriş formundan ayırıp Manolya Hanım'a baktığımda romanı masanın altındaki boşluğa, diğer iade edilen kitapların yanına, koyuyordu. Yüzümden eksilmeyen gülümseme eşliğinde yanından ayrıldım.

Orta kısımda kalan masa ve sandalyelerin yarısı boştu. Bu boşluğu havanın sıcak oluşuna yordum. Hava sıcaktı ve insanların kitaplardan daha önemli işleri olurdu bu aylarda. Ne yazık, diye geçirdim içimden. Kitaplardan daha önemli ne iş olabilirdi ki?

Ahşap masalardan birine oturdum. Ardından kırmızı çantamı yüzeyini çizikler kaplamış masanın üzerine koydum. Parmaklarımı çantamın askısına doladım. Buraya gelişime bir neden bulamıyordum. Bu çaresiz duruşumda bundan kaynaklanıyordu.

Sonra gözlerimi masanın üzerindeki anlamsız çizgilerden ayırdım ve havaya kaldırdım. Başımın üzerindeki kütüphanenin koca tavanına baktım. Aslında oraya sadece 'tavan' demekle büyük bir haksızlık ediyordum. Üzerimde camilerin kubbesine benzeyen bir tavan vardı. Baştan aşağıya camla kaplı olan yüzey gökyüzünün parlak maviliğinin içeriye girmesine olanak sağlıyordu.

Ve o sıra neden burada olduğumu anladım. Buraya aittim, tıpkı buradaki kitaplar ve onların içindeki yaşamlar gibi.
Sonra yapmaması gereken bir karara vardı kalbim.

Kalbim bu koca, eski kütüphanede mükemmel bir gece geçirmeye karar verdi.

Rafların Arasında | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin