~7.Bölüm~

2.7K 323 69
                                    

Düşüncelerimi bacağımın sızısından çekerek önümde ilerleyen gence odakladım. Veya Pan'e mi demeliydim?

Birkaç adım daha topal adımlarım eşliğinde ilerledikten sonra Pan, duraksadı ve yavaşça arkasına dönerek bana baktı.

"Arif Abiyi sevmiyorum," dedi ciddi bir şekilde. Konuşmasının ardından birkaç saniye duraksadı. Bu süre zarfında yüzüne anlamsızca baktım. Kitaplıkların arasındayken karanlıktan ötürü simasının üzerindeki mimikleri göremiyordum. Söylediği şey mantıksız gelse bile evet, ben de Arif Abiyi sevmiyordum. Somurtkan bir güvenlikçiyi kim sevebilirdi ki?

Birkaç saniyelik sessizliğin ardından sesine yansıyan mutluluk tınısıyla konuşmaya devam etti, "Ama kahve makinesini seviyorum."

Dediği şey ile dolgun dudaklarımın arasından bir kıkırtı kaçtı. Arkamdaki kitaplığa ağırlığımı verdiğimde ağrıyan bacağımın üzerine yüklenmeyi biraz olsun azalttım.

Pan, Arif Abinin masasının arka kısmına girerek yere eğildi. Masanın altında ani bir şekilde parlayan ışık ile bakışlarımı oraya odakladım. Elindeki minik el feneriyle masanın altından çıktığında fenerin ışığını yüzüme tuttu. Gözümü kamaştıran ışıktan rahatsız olduğum için elimi yüzüme siper ederken, "Hey! Şunu yüzümden çek." diye tepki verdim.
Fenerin ışığını yüzümün hizasından çekerek masanın üzerine koydu. Sonra masanın altındaki kahve makinesini çıkardı.

"Bu sıcakta gerçekten kahve mi içeceksin?" dedim sesime alay tınısı karışırken.

"Bu sıcakta kahve içilmez diye bir kural mı var?" dedi bilmişçesine. Küçük boy kahve makinesini çalıştırırken yüzünü bana çevirdi, "Toplumun kurallarına bağlı kalma Bell." dedi.  Sessiz kalmayı yeğledim, çünkü topluma bağlı yaşıyordum.

Masanın çekmecesinden çıkardığı iki bardağa kahve doldururken yüzüne fenerin soluk beyaz ışığı yansıyordu.
Çenesindeki minik gamzeye baktım, ardından da iki farklı renge sahip olan heterokromi* gözlerine. Yüzüne dikkatlice baktığımı hissettiğinde bakışlarımı hızla yüzünden çektim.

"Kusurlarım var..." dedi ve duraksadı. Sonra yumuşak çıkan ses tonuyla konuşmaya devam etti.
"Bazılarının kusurları yüzünde oluyor bazılarınınsa ruhunda."

"Pan, bunlar kusur değil." dedim gözlerinin içine bakarken.

"Güzel gözükmesi onların kusur olmadığını değiştirmiyor, Bell." dedi.

Haklıydı, toplum hoş gözüken kusurlara 'güzel' etiketini yapıştırırken neden diğer kusurları görmezden gelip garipsiyordu?

"Kusurları seviyorum, ayrıcalıklı olmak evrenin en güzel özelliği." dedi. Elindeki kahve bardaklarından birini bana uzatırken  kahverengi gözünü samimi bir şekilde kırptı. Bu hareketi yüzünden yeşil rengi  gözü açıkta kaldı.

Bu tepkisi karşısında gülümsedim ve ardından uzattığı bardağı avuçlarımın içerisine aldım.

"Hadi gel." dedi üst katın ahşap basamaklarına ilerlerken. Masanın üzerindeki minik el fenerini alarak onu takip etmeye başladım.

"Nereye gidiyoruz." dedim tekrardan.
"Özgürlüğe dedim ya." dedi donuk çıkan ses tonuyla. Ahşap merdivenlerin basamaklarının hepsini tüketip üçüncü kata çıktığımızda Pan duraksadı ve bana doğru döndü. Elini havaya kaldırıp başımızın üstündeki cam tavanı işaret etti. Kahverengi gözlerimi yüzünden çekip işaret ettiği yere baktım.

Camın ardındaki dolunay bulunduğumuz alanı aydınlatırken konuşmasını tamamladı.

"Oraya gidiyoruz, dolunayın altında huzuru aramaya."

*-*-*-*-

Gamze: Cilt kusuru. Yüzdeki "zigomaticus" kasının kısa gelmesi sebebiyle oluşmaktadır.

Heterokromi:  İki göz rengi arasında fark olmasıdır. Heteros farklı, kromi de renk demektir. Heterokromi bir hastalıktan veya ailesel nedenlerden dolayı oluşmaktadır.

Rafların Arasında | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin