10.

1.3K 111 59
                                    

Keyifli Okumalar!

Diana💎

Kaldırım boyunca adımlarımı izleme gibi bir niyetim olmasa da istemsizce kendimi, turkuaz sandaletlerimi izlerken buluyordum. Fazla düşünceli olduğumdan olabilirdi, bu konuda yalnız da değildim.

Benimle birlikte yol boyu sessiz duran Ha Neul, ayakkabılarını incelemek yerine kaldırım taşlarında gezdiriyordu gözlerini. Anlaşılan ikimiz de gergindik. Hatta sanki Ha Neul, birazdan tırnaklarını yemeye başlayacakmış gibi duruyordu.

Alyssa ise ikimizin aksine, rutin işlerinden birini gerçekleştiriyormuş gibi rahat rahat yürüyordu. Hatta sanırım Fransızca bir şarkı mırıldanıyordu, ne ara Fransızca öğrenmiş olduğunu ise sorgulamayacaktım. Muhtemelen Fransa'daki seyahatinin kendisine kattığı güzel bir anı olarak hafızasında kalmıştı.

Benimle gelmek konusunda fazla ısrar etmişlerdi. Bir şeyim olduğunu düşünmüyordum, çok çalışıp yorulduğum ya da stres yaptığım için reglime yansımış olmalıydı. Belki erken olacaktım, bu tarz şeylerin periyodu etkilemesi çok doğaldı. Ama nedense bunu Ha Neul'e anlatamıyordum. Çünkü ihmali hiç sevmezdi, özellikle de hastalık konularında hassas davranıyordu. Kontrole gideceğimi ona söylememeliydim. Tedirginliği beni bile germişti.

"Geldik," derken hastanenin girişinde duraksadım. "İşte burası."

Kızlarla giriş işlemlerimi tamamladıktan sonra randevu saatime birkaç dakika kaldığını fark ederek hızlıca yukarı çıktık. Doktorumun ismini kapıların yanından hızlıca okumaya çalıştım.

"İsmi ne doktorunun?" diye sorduğunda Alyssa, sanki isimleri okuyabiliyormuş gibi davranmasına gülmüştüm.

"Alyssa, isimler Korece yazıyor." dediğimde gözlerini devirdi.

"Şimdiden üç dil biliyorum, sizinkini de listeye eklerim." Kollarını göğsünde birleştirirken saçlarını savurarak Ha Neul'ün peşinden ilerledi.

Aksi yöne doğru hedefimi almışken Ha Neul'ün sesiyle durdum.

"Nereye?" derken kolumdan tuttu. "Park Seojoon değil miydi?" Kafamı salladığımda gözlerini devirip beni çekiştirmeye başladı. "En baştaki oda, yanlış yere gidiyorsun."

Ha Neul'ün çekiştirmeleri sonucu sonunda doktorumun odasının önüne geldiğimde artık tek yapmam gereken saatimde içeri girmekti ve şu an saatiydi. Pekala...

"Diana?" Ha Neul'ün suratı dibimde belirdi. Neden içeri girmediğimi sorgularcasına kaşlarını kaldırıp duruyordu.

"Hey!" derken kolumu sarstı Alyssa. "Doktor senin ayağına gelecek falan diye bekliyorsan eğer-"

"Tamam!" Onlardan uzaklaşıp derin bir nefes verdim. "Tamam, giriyorum işte..."

Yalnızca hafifçe tıklatacak ve ardından kapının kulpunu indirecektim. Evet, hepsi buydu. Neden bu kadar gergin hissediyordum? Kapının ardında tuzaklarla dolu bir orman yoktu, fantastik bir filmde değildik.

Hareketlerimde yavaşlama sebebim, kendim hakkında herhangi bir şey öğrenmekten korkmam olabilirdi.

Kaçıp gitme isteğimi hissetmiş gibi cırladı Ha Neul. "Yah! Hadisene, içeri girelim."

Kulpa uzattığım elimi geri çekip Ha Neul'e döndüm. "Siz hiçbir yere girmiyorsunuz."

"Ne?" Ha Neul'ün panikle gözleri büyüdü. "Niyeymiş o?"

"İyi bari. Zaten hiç sevmediğim ortamlarda takılıyoruz şu an..." diye mırıldandı Alyssa.

"Ha Neul..." derken derin bir nefes verip gözlerimi kısa bir an için yumdum. "Panik halin... Beni de panikletiyor!"

Love Affair: Upside Down Where stories live. Discover now