10

1.3K 99 44
                                    


Ellerim titreyerek girdiğim kapıdan yine ellerim titreyerek çıktım. Usulca indiğim merdivenlerin sonuna ulaştığımda sokağa açılan kapıyı es geçip evin arka tarafındaki küçük bahçeye yöneldim. Elindeki silahın namlusunu çekerken nasıl tereddütsüz baktığını gördüğüm adamın hâlâ buralarda olmadığı fikrine inanmam mümkün değildi. Yaşadığımız apartmanın hemen arkasındaki evin avlusundan geçip bir yukarıdaki sokağa çıktığımda sonunda nefes almayı hatırlamış gibi durup etrafa bakındım.

Ne yapacağımı hiç düşünmemiştim, karanlık sokakta iki yanımda uzanan yola bakarken ne yöne gideceğimi de bilmiyordum. Sadece birkaç saat önce dudaklarımda anlam veremediğim bir gülümsemeyle terk ettiğim mekana ulaşıp olanları anlatınca ne yapacağımızı söylemesini ummaktan başka çarem yoktu. Uzağında durabilirdim bu kavganın, benim savaşım değil diyerek gözümü kapatabilirdim olacaklara. Ama bu hayatta başka bir şeyi beceremesem de vicdanıma ince bir sızı ekecek hiçbir şey yapmamıştım yirmi senelik ömrümde, bu gece de bunu bozmaya niyetim yoktu. Doğru bildiğimi yapmaktan geri durmayacaktım, başkasına ne kadar yanlış geldiğini düşünerek hesaplamayacaktım bir adım sonramı.

Tekrar evimin olduğu sokağa inmeden hızla durağa yürüyüp gecenin bu vaktinde bomboş olan otobüslerden birine atladım. İneceğim yere geldiğimde fazla düşünmeden bıraktım kendimi gecenin ayazına, hızlı adımlarım düşüncelerimin bir adım önünden beni gideceğim mekana ulaştırdığında da fazla düşünmeden araladığım kapıdan içeri süzüldüm. Hayatım hiçbir zaman beni böyle ani, sonuçları böyle ağır olabilecek kararlar almak zorunda bırakmamıştı. Okuldan ayrılmak, çalışmaya başlamak, yeni bir hayata alışmak; bunlar zor gelse de sonunda kabul edebilmiştim bana sunulan tek seçeneğin bu olduğunu. Ama şimdi zor yolu kendi isteğimle seçiyordum, ayaklarım ucunda ne olduğunu bilerek giriyordu o yola.

Mekanda dolanan gözlerim sonunda aradığını bulduğunda elindeki boş tepsiyle tezgaha doğru yürüyen Miraç'ın peşine takıldım. Tezgahın arkasına geçip yüzünü kalabalığa döndüğünde fark etti beni, gözleri yaşadığı şaşkınlığın etkisiyle kocaman olduğunda bir şey söylemesine fırsat vermeden kolundan tutup tuvaletlerin olduğu tarafa sürükledim bedenini. Kapıyı açıp onu da peşimden tuvalete soktuktan sonra yalnız kalmak için içerideki adamın çıkmasını bekledim, son demlerini de tüketen sabrım beni her an patlamaya hazır hale getirse de içeride ikimizden başka kimse kalmayana kadar direnmeyi başardım. Anlam veremese de benimle birlikte içeridekilerin çıkmasını bekleyen bir çift yeşil göz yalnız kaldığımız anda gözlerimi buldu. Benden önce davranarak "Ne yapıyorsun lan?" diye soluduğunda ne diyeceğimi hiç düşünmediğimi fark ettim, boşlukta sallanan ellerim bir yerlere tutunma ihtiyacıyla üzerimdeki hırkanın kollarını kavradığında derin bir nefes aldım.

"Eve gittim."

Devam etmemi beklerken sabırlıydı, ifadesiz gözleri yüzümde turlarken tekrar araladım dudaklarımı. "Birisi vardı evde, seni arıyormuş."

Şaşırdığını anlayabiliyordum, kendi kendime onu günah keçisi ilan etmeden önce bir solukluk zaman tanıdım olanları mantık çerçevesine oturtup önüme öyle sunması için.

"Başka bir şey demedi mi?"

"Hayır. Seni sordu, nerede olduğunu bilmediğimi söyleyince gittiler."

"Bir şey yapmadılar değil mi size?"

Dudaklarım alayla yukarı kıvrıldığında kaşları çatıldı. Öyle sahici bir gülümse de değildi, biraz dikkatle baksa anlardı bir saat öncesine kadar nasıl korkmuş olduğumu.

"Eve girdiğimde Salih'in kafasına silah dayamışlardı. Ölüyorduk lan senin yüzünden!" Kelimelerimin aksine ruhumdaki durgunluk şaşırtıcıydı.

ZAAF | bxbOù les histoires vivent. Découvrez maintenant