20

685 63 28
                                    

Taslak karıştırıyorum ✍🏻 hala buradaysanız, merhabalar
Sarkının bolumle alakası yok guzel diye dinleyin istedim

Çare aramıyordum artık. Sadece yaşıyordum. Soracağım hiçbir sorunun cevabı mutlu etmeyecekti bizi. Elimdeki sadece içinde bulunduğumuz andı, huzurlu bir sakinlikten çok kaçınılmaz olanı beklemek gibiydi ama tek yapabileceğim buydu.

Fazlasını isteyemezdim, bunu bilecek kadar tanımıştım onu. Bu yüzden odanın kapısında durmuş sakin ifadesini izlerken hareket etmedim. Yavaşça inip kalkan göğsü varlığımdan bihaber olduğunu doğrularken kapalı göz kapaklarını seyrettim.

"Ne kadar kalacak?"

Duyduğum fısıltıyla eşzamanlı arkama döndüğümde Salih'in uyumaktan şişmiş gözleriyle karşılaştım. Onun kısık ses sesini taklit edip "Bilmiyorum." dediğimde usulca başını salladı.

"Kahve yaptım, gelsene."

Peşinden mutfağa giderken tekrar konuşmadım. Çoktan doldurduğu kupalardan birisini bana uzattığında ağzımdan sessiz bir teşekkürden fazlası çıkmadı.

"Daha iyi görünüyorsun."

Birkaç gün önce ne halde olduğumu gördüğü için böyle konuşuyordu. Başımı kaldırıp onayladığımda arkasındaki tezgaha yaslandı.

"Hoşlanıyor musun ondan?"

Salih böyleydi. Aklındakini öylece söylerdi, benzemiyorduk bu konuda. Tezgaha dayadığım avuç içlerimden destek alıp kalçamı mermere yasladığımda yüzüme baktı.

Sessizce kahvemi içerken cevap vermeyeceğimi anlamış olacak ki konuşan o oldu. "Ona güvenmiyorum." dediğinde kalbim içeriden bizi duyabilme ihtimalinin endişesiyle hızlandı.

"Onu tanımıyorsun."

Omuz silkip boş kupasını sudan geçirirken "Seni tanıyorum oğlum." diye mırıldandı. "İki senedir ne kadar yorulduğunu ben biliyorum. Seneye okula dönecektin hani? Bu çocuk hayatımıza girdiğinden beri kendini hep geri plana atıyorsun."

Duvardaki saati izlerken Salih'e hak vermeden edemedim. Yine de bir şey değişmiyordu,
kendimden verdiğim tavizler bir yana ben yine ona kıyamıyordum. Yüzündeki çaresiz ifadeyi silmek için pişman olacağımı bilsem de yine o adımı atardım. İkimizi de düzlüğe çıkaracak bir yol olmasa bile onunla beraber yürüyecektim.

"Tek istediğim onu iyi görmek. İnan kendimi düşünmeyi bıraktığımdan falan değil, o iyi olmadıkça bende olmayacakmışım gibi geliyor artık."

İçimdeki sıkıntı tekrar varlığını hissettirdiğinde yaslandığım tezgahtan ayrıldım. Anlayacağını biliyordum, belki de bunun verdiği rahatlıkla böyle konuşuyordum.

"Git yat sen. Ben kahvaltıya uyandırırım sizi."

Başımı sallarken sessizce mutfaktan çıktım. Salonun kapısını aralayıp uyuyan bedenin yanına uzanırken kendime içinde olduğum an dışında bir şey düşünmemek için izin verdim.


Kısacık bi gecis bölümü ama bir bölüm daha var birazdan atacağım :)

ZAAF | bxbWhere stories live. Discover now