Bölüm 6 - Korkular

38 8 0
                                    


Kan ter içinde uyandı. Gördüklerinin bir kabus olduğunu idrak edince derin bir nefes aldı. Nişanlısı yan taraftaki koltukta uyuyordu. Rahatlamıştı ama gördüğü kabus etkisini henüz kaybetmemişti. Kendine bir bardak su doldurdu ve içti. Gözü duvardaki saate ilişti bir an; 02:14.

Gördüğü rüyada da saatin tam da 02:14 olduğunu hatırladı ve ürperdi. Yaşadığı tesadüf midesini bulandırdı. Arkasındaki yastığa biraz daha gömüldü ve gözlerini kapattı. Düşünmemeye çalışıyordu. Kabus, kaza, not, zarf ve anahtar derken tüm bu düşünceler arasında uykuya daldı.

Yatağının başında yapılan konuşmalar onu uyandırmaya yetmişti. Ağrıları düne göre çok daha iyiydi. Gözlerini açtığında nişanlısıyla konuşan doktoru gördü. İkisi de konuşmayı kesip kadına döndü. ''Nasıl hissediyorsunuz?'' dedi doktor. ''Çok daha iyiyim, teşekkürler.'' diye yanıtladı ve yattığı yerden biraz doğruldu. ''Yapılan tetkiklerin ve tahlillerin sonucunu konuşuyorduk nişanlınızla,'' dedi ''bugün taburcu olabilirsiniz, size yazacağım ağrı kesicileri kullanıp, iyice dinlenirseniz birkaç güne pek bir şeyiniz kalmaz, geçmiş olsun.'' dedi ve odadan çıktı. Nişanlısının da yardımıyla ayağa kalktı ve tuvalete gitti, üzerini değiştirip tekrar yatağa oturdu.

''Sen burada bekle, ben çıkış işlemlerini halledip geliyorum.'' dedi ve odadan çıkıp kapıyı örttü. Kadın bir an önce evine gitmek, televizyonun karşısındaki koltuğa kurulup hiçbir şey yapmamak istiyordu. Masada duran çiçeklere takıldı gözü. Üzerindeki notları okuyup okumamak fikri arasında gidip geldi bir süre. O sadece bir rüyaydı, korkmama ne gerek var? diye düşünüp masaya doğru ilerledi. 4 çiçeğin üzerindeki notu da alıp yan taraftaki koltuğa oturdu. Kendini tüm avutmalarına rağmen gerginlikten eli titremeye başlamıştı. Notları okumaya başladı.

İlk not yan dairesinde oturan komşundan gelmişti, her ne kadar samimi olmasalar da hatırı sayılır bir arkadaşlıkları vardı. Diğer iki not tıpkı rüyasında gördüğü gibi iş arkadaşlarından gelmişti. Son nota gelince duraksadı, kalp atışları hızlanmaya başladı. Derin bir nefes alıp nota baktı:

'':)''

Bu kadar. Tükenmez bir kalemle çizilmiş gülen yüz. Ne bir isim ne de bir yazı vardı kağıtta. Birkaç gündür yaşadığı kafa karışıklığı artık canına tak etmeye başlamıştı. Bütün bunların anlamı neydi? Bu not kimden gelmişti? Çatıdaki adam kimdi?...

Nişanlısının odaya girmesiyle önce korkup ardından rahatladı ve notu gösterip ''Şuna bak.'' dedi, sinirden gülecekti az kalsın. Kağıda bakan nişanlısı ''Nerden çıktı bu?'' dedi ve kadının yanına oturdu. O da anlam veremiyordu birçok şeye bu günlerde. ''Çiçeklerden birinin üzerindeydi ama asıl garip olan ne biliyor musun? Dün gece de aynen böyle bir rüya gördüm, neyse ki içeri giren o değil de sendin.'' Sinirleri bozulmuştu ve gülmeye başladı. Nişanlısının neyden bahsettiğini anlamayan adam kadına şaşkın gözlerle bakmaya başladı. Ne diyeceğini ya da ne yapacağını bilemedi, öylece oturdu yanında. Kadının gülmesi yavaş yavaş sönüp ufak hıçkırıklar eşliğinde ağlamaya dönüşünce sarıldı kadına. ''Tamam,'' dedi ''Ben yanındayım, anlat bana şu rüyayı bakalım.''. Kadın gördüğü kabusu tüm detaylarıyla anlattı adama, hıçkırıkları dinmişti bu arada. Dikkatle dinledi nişanlısı, kadının başına gelenlerin böyle etkiler oluşturmasının çok doğal olduğunu düşündü ve bu fikrini dile de getirdi. Bir süre daha hastanede kaldıktan sonra çıkıp kadının evine doğru yola koyuldular.

Arabadan inmeden hemen önce ''Polislerden bir haber var mı?'' diye sordu kadın. ''Hayır canım maalesef, henüz bir dönüş yapmadılar ama merak etme. O adam er ya da geç bulunacak ve cezasını çekecek, eminim.'' dedi ve arabadan inip kadının kapısına yöneldi. Kapıyı açıp inmesine yardımcı oldu ve asansöre binip kadının dairesinin bulunduğu kata kadar hiç konuşmadılar.

Hastaneden eve dönmesinin üzerinden 1 hafta geçmişti. Nişanlısı yardımcı olmak için 2 gün yanında kalmış ardından iş için tekrar şehir dışına çıkması gerekmişti. Sonraki iki gün de arkadaşı kalmıştı yanında ama daha fazla kimseye yük olmak istemediği için ne yapıp edip arkadaşını iyi olduğuna ikna ederek evine göndermişti. Evet çok daha iyiydi, sadece bazen biraz baş ağrısı oluyordu o kadar. İyi toparlanmıştı. Şu son iki günde yalnız kalması ona çok iyi gelmişti. Geceleri her ne kadar gördüğü kabuslar nedeniyle doğru düzgün uyku çekemese de kendini çok daha iyi hissediyordu.

Hastaneden döndükten 2 gün sonra polislerden de haber gelmişti. Kamera kayıtlarını inceleyerek adamın kimliğini tespit etmiş ve olaydan 3 gün sonra da saklandığı dairede bulmuşlardı; Tavana bağladığı halatla intihar etmiş şekilde...

Adamı tanımıyordu, ne o ne nişanlısı ne de etrafındaki herhangi biri. Hiç kimseydi onun için ama neredeyse ölümüne sebep oluyordu. Adamın intihar edip öldüğünü öğrendikten sonra gece gördüğü kabuslar daha da azalmıştı ama asla tam olarak bitmemişti.

Adam, zarf, anahtar, çiçeğin üzerine ve kazadan önce kapısına bırakılan kağıtlar... Kafasını kurcalıyordu bunca düşünce.

Ve sonra yine kabuslardan uyuyamadığı bu gecede o gizemli telefon gelmişti gizli numaradan. Anlam veremeyip yarın sakin kafayla düşünmek için odasına giderken çalan kapı zili de yaşananların tuzu biberi olmuştu adeta. Kapı deliğinden baktığında koridorun karanlık olması ürkütmüştü onu. Ama dehşete düşüren şey ise koridorun karanlığıyla birlikte kapıya 3 kere vurulması olmuştu.

TAK! TAK! TAK!

TERSİ ÇIKMAYAN KABUSLAR GECESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin