2

378 12 0
                                    

Komiser Kenan, kamuoyunda bilinen ismi ile Dedektif Kenan, sabah sporundan sonra duşa girmişti. Duştan çıktığında telefonunda birçok cevapsız çağrı bulunmaktaydı. Arayanlardan birisi ekibindeki Arda'ydı. Arda aradıysa yine antin kuntin bir olay var demekti.

"Alo, duştaydım Arda. Yine ne haber vereceksin?"

Arda, genç yaşların sonunda bir polis memuruydu. Cinayet masasının ağır toplarından birisiydi. Her daim neşeli olması ve uzlaştırıcı yönüyle bütün işlerde denge unsuruydu. Üstlerine, rütbelerine göre "Amirim" ya da "Komiserim" diye hitap eder, asla saygısızlık göstermezdi. Sadece saygının yanında çok sevdiği Kenan komiserine "Şef" derdi.

"Ne istersin şefim? Dil var, dalak var, böbrek var."

Kenan gülerek karşılık verdi. "İşkembecide misin? Merak etme geceden kalmadım, serpme bir kahvaltı daha iyi gider."

Arda, "vallahi ben de kahvaltı yapmadım şefim" dedi "şu olaylardan sonra bana bir kahvaltı ısmarla sen ne güzel olur"

Arda ağzındaki baklayı çıkarmıştı. Kenan,"Olayımız ne? Cinayet mi, gasp mı?" diye sordu.

"Her ikisi de olabilir şefim"

"Ne yani? Ceset var mı yok mu?"

"Araştırıyoruz şefim. Muhtemelen bu dosyayı sana verirler. Sana konum atıyorum. Bir ev var, evin altındaki ormanda. İnönü'den önceki beyaz ev"

Kenan hızlıca hazırlandıktan sonra çıktı.Trafik berbattı. Üstelik bulunduğu yolda güvenlik şeridi de yoktu. İstanbul'u çok seviyordu ancak trafiğinden bezmişti. Çoğu zaman kilitlenen yollarda arabanın içinde beklemeye dayanamaz ve inerdi. Trafikte sıkışan arabaların arasından yürür ve bir şekilde yoluna devam ederdi. Araçta tek başına olduğu için şu an onu yapma lüksü yoktu.

Birkaç yıl önce, geç kaldıkları için öldüren kadının cesedi gözünün önünden bir türlü gitmiyordu. Sürekli kendini suçluyordu. Ne bir ihbar ne de bir çağrı olmamasına karşın aradıkları bir katilin izini sürerken yaşamıştı bu dramı. Uzun uğraşlar sonucu bir adres tespit etmiş, apar topar adrese baskın düzenlemişti. Her ne kadar içerideki diğer iki kadın ve çocuğu kurtarmış olsa bile,üçüncü kadını kurtarmaya yetişememişti.

Katili yakalamaya çalışırken yaşadığı arbedede yüzünden yara almıştı. Sağ gözünün altında, elmacık kemiğinin üzerinde doğal gözaltı farı gibi bir iz oluşmuştu. Aynanın karşısında ne zaman o izi görse öldürülen kadına yetişemediği için hep kendini suçluyordu. Estetik cerrahi müdahale ile izin kaybolmasını sağlayabilirdi. Ancak izin bir süre daha kalmasını istiyor ve olayla yüzleşebilmeyi umuyordu.

Öğlene doğru olay yerine ancak varabildi. Bir kısmı sit alanı ilan edilmiş, aşağısında İstanbul boğazı görünen bir ormanın içindeydi. Arabayı park ettikten sonra indi. Hava güzel olmasına karşın, ormanın içindeki nem içini titretti. Bir gece öncesinden yağan yağmursa her tarafı çamurlaştırmıştı. Yeniden arabaya dönüp montunu aldı. Ayakkabılarını çıkarıp bagajda tuttuğu çizmeleri giydi. Ağaçların arasından kalabalığa doğru ilerledi.

Yokuş aşağı kaymamak için ağaçlardan tutunarak indi. Olay yeri inceleme ekiplerinin astığı şeritlere kadar geldi. Şeritleri geçmeden önce bir süre öylece bekledi. Her zaman bunu yapardı. Basit düşünmek, olayı dışarıdan izleyen bir vatandaş gözüyle bakmak için. Ekibindeki Arda bu durumu bildiğinden dolayı, ne zaman Kenan uzaktan seyretse ona karışmaz, herhangi bir bilgi vermeye çalışmazdı.

Kenan her zaman olduğu gibi ellerini kot pantolonun ceplerine soktu. Etraftaki diğer meraklı kalabalık gibi çalışmaları izlemeye başladı. Olay yeri inceleme polislerinin arasında geçen konuşmalardan konunun ne olduğunu çözmeye çalıştı. Kısa bir süre sonra ise gördüğü tablo ürpermesine yetmişti.

Ağaçların arasında kesik bir kol yatıyordu. Dirseğin tam altından profesyonelce kesilen bir kol... Bir süre uzaktan sessizce kolu seyretti. Gözünü bir an bile olsa ayırmadı. Daha sonra birkaç adım sağa doğru yürüdü. Meraklı bölge halkının yanına sokuldu. Onlardan birisiymiş gibi, "Abi ne olmuş?" diye sordu.

Orta yaşlarda, bölgede temizlik işleriyle uğraşan bir genç,"Ne olacak, güzelim genç bir kızı parçalamışlar. Baksana kola" dedi.

Kenan,"Genç kız olduğunu nereden biliyorsun?" Diye sordu.

Genç,"Kolundan belli. Zarif,ince... Üstelik tırnakları da bakımlı"diye devam etti.

Bunun üzerine Kenan yerdeki kolun tırnaklarına dikkat kesildi. Tırnaklarda herhangi bir oje veya oje kalıntısı yoktu. Ama bakımlı uzatılmıştı. Ayrıca serçe parmağının tırnağı diğerlerine göre bariz bir şekilde uzundu.

Kenan bu kez diğer konuşanlara dikkat kesildi. Aralarından bir şüpheli çıkarma düşüncesi ile tüm kelimeleri içinden tekrar etti. Daha önce iki kez bu şekilde olay çözmüştü. Katiller, tipik bir meraklı vatandaş gibi olay yerini izliyorlardı. Kenan ise tıpkı onlar gibi sıradan bir insan edasıyla, "Ne olmuş?"diye sorarak ağızlarından bir laf almış, daha olay yeri şeridini bile geçmeden katilleri yakalayarak rekor kırmıştı.

Bu kez istediğini elde edemedi. Cebinden çıkardığı beyaz lateks eldivenleri ellerine geçirip şeridi kaldırdı. Durumu fark eden Arda, zar zor hareket ederek Kenan'ın yanına koştu. Şeridin arkasındakiler tuhaf tuhaf Kenan'a bakıyorlardı.

"Olay yeri ekipleri kesin kadın kodu diyorlar şefim. Muhtemelen 20 yaşlarında."

Kenan birkaç adım daha atarak kola yaklaştı. Yakınına gelince çömeldi. Detaylıca kolu inceledi. Avuç içi yere bakar vaziyette duran kolu, kenardan bulduğu bir dal parçasıyla çevirdi. Bu kez avuç içi yukarı bakıyordu. Bilekte küçük, minimal bir dövme vardı. Bir şişenin içerisinde kağıttan gemi motifi olan bir dövme. Etrafında ise bulutlara benzer sarmal bir desen daha bulunmaktaydı.

"Dövmenin fotoğraflarını çektiniz mi?"

"Doğrudur komiserim, farklı açılardan aldık."

Yanı başında biten, beyaz tulumlu ve maskeli olay yeri inceleme görevlisi Kerem yanıtlamıştı sorusunu. Ardından gereken açıklamaları yaptı.

"Tırnaklarda belirgin bir kalıntı yok komiserim. Aynı şekilde diğer yerlerinde de ne bir morluk ne de bir zedelenme. Kol çok düzgün bir şekilde kesilmiş. Sanki bir marangozda, yatar makinesinde kesilmiş gibi. Büyük ihtimalle dün geceden kalma. Parmak izlerini aldık. Kayıtlarda eşleşme olursa anında kime ait olduğu ortaya çıkar. Tabii tüm kesin sonuçlar laboratuvar incelemesinin ardından belli olur."

Kenan bu kez Arda'ya döndü. "Kim bulmuş?"

Arda,az ileride ambulansın yanında duran orta yaşlarda bir kadını işaret etti.

"Aysun Körlü. 41 yaşında. Ev hanımı. Birkaç kilometre ileride bir mahallede yaşıyor. Dağ mantarı toplamak için ormana gelmiş. Kolu görünce fenalık geçirmiş. Henüz tam anlamıyla ifadesini alamadık."

"Kol buradaysa devamı nerede?"diye kendi kendine mırıldandı Kenan, ardından "etrafta araştırmaya başladınız mı?"diye sordu.

"Doğrudur şefim. 43,46 ve 47 ekiplerini şubeden çağırdım. Gasp bürodan da iki ekip takviye aldık. Ayrıca ilçe emniyeti de araştırma ekiplerini yolladı. Şu an herkes ormanda başka bir uzuv var mı ona bakınıyor."

Kenan ayağa kalktı. Öne sarkmış saçlarını bileğiyle geriye savurdu. Ağaçların arasından bütün heybetiyle görünen boğaza baktı. Ardından etrafında 360 derece dönerek görüş açısına giren her yeri izledi.

"Yakınlarda herhangi bir ev ya da iş yeri var mı?"

Arda, parmak ucuyla ileriyi gösterdi.

"İleride, yukarıda bir ev var. Hani şu bahsettiğim ev. Beyaz ev diye biliniyormuş etrafta. Ama evden ziyade bence saray."

"Sordunuz mu onlara? Gören duyan var mı?"

"Doğrudur şefim, sorduk. 43 ekibi görüştü. Sarayın sahibi seksenlik bir ihtiyar. Geçen akşam hastanelik olmuş. Dün akşam da tahtalı köyü boylamış. Çalışanların çoğu onunla alakalı olarak hastanedelermiş sabaha kadar. Bugün öğlen namazının ardından defnedilecekmiş. Sadece bahçe işlerine bakan yaşlı bir adam varmış. O da bildiğin yürüyen ceset. Yanında megafonla konuşsan bile duymuyormuş. Zaten buradan oraya kuş uçuşu en az iki kilometre var"

İnönü'den Önceki Beyaz Ev | Semih KılıçsoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin