34

55 6 24
                                    

Semih, Halil'in kapıyı tıklatmalarıyla uyandı.

"Semih Bey, Semih Bey; uyansanız iyi olacak."

Uyanır uyanmaz Hemen kapıya koştu. "Ne oldu Halil?"

"Semih Bey, sanırım ormanda yine bir olay var. Ayrıca Kenan komiser apar topar çıktı."

Halil'in verdiği bilginin ardından pencereye döndü. Perdeleri açıp ormana baktı. Ormandaki kalabalığı ve havada uçuşan helikopterleri görünce, "Olamaz!"deyip hazırlanmaya koyuldu.

Ormana girdiğinde birçok TV aracının ormandan canlı yayın yaptığını gördü. Her aracın yanında onlarca insan vardı. Haberciler, gazeteciler... Ayrıca ilk defa bu kadar büyük bir polis kalabalığı görmüştü. Sanki ormanda savaş çıkmıştı.

Aralarına sıyrılıp kalabalığın merkezine indi. Bu kez olay yeri girilmez şeritleri çok geniş bir alana çekilmişti. Meraklı kalabalık etrafında sıralanmıştı. Tepedeki helikopterlerin ring atarken savurdukları rüzgar ağaçların arasından kalabalığa vuruyordu.

Kenan ve Arda'ya bakındı. Kenan, çevreye gerilmiş geniş şeritlerin içerisindeki başka bir şerit çemberinin içindeydi. Yanında takım elbiseli kişiler vardı. Onlara parmağıyla çeşitli noktaları işaret ederek bilgi veriyordu. Yanına gitmek için doğru bir zaman değil diye düşündü. Bu esnada iç çemberin dışındaki Arda'yı gördü. Yaklaşarak ona seslendi.

Arda Semih'i görünce ilk şeridin olduğu yere kadar geldi. Şeridi geçmeden durdu.

"Neler oluyor Arda? Bu kalabalık da ne?"

"Korktuğumuz başımıza geldi Semih. Yeni bir parça daha bulundu. Yine bir kol. Ama bu bir şekilde medyaya sızdırılmış. Eski olaylarla birlikte. Vali'yi mi ararsın, Başsavcı'yı mı ararsın, Emniyet Müdürü'nü mü ararsın hepsi burada!"

"Peki ne olacak şimdi?"

"Ne olacağını pek kestiremiyorum. Ama umarım bilgi sızmasının faturasını şefime kesmezler. O zaman hiç iyi olmaz."

"Neden ona kessinler ki? Aylardır uğraşıyor büyük bir gizlilikle. Kimsenin ruhu bile duymadı. Ayrıca daha önce meraklı bir çok kişi olay yerindeydi. Belki onlar sızdırmıştır."

"Sen bu işleri bilmezsin Semih kardeşim. Vatandaşın rastgele verdiği bilgiyle olmaz bu kalabalık. Hem vatandaşların hiçbirisi olayların iç yüzünü bilmiyor. Şimdi ise tüm detaylarıyla medyada... Bir olayı tüm Türkiye konuşuyorsa mutlaka Bir günah keçisi lazım."

Arda'yı dinledikten sonra ormandaki durumlar Semih'in de canını sıkmıştı. Kendisini artık Kenan'ın ekibindeki bir polis gibi görüyor ve onun başının derde girmesine asla istemiyordu. Merakla Kenan'a bakınırken Arda konuşmasına devam etti.

"Bence sen şimdilik buralarda görüntü verme. Boş yere sana da tebelleş olmasınlar. Şu kalabalık dağıldıktan sonra görüşürüz."

Semih, "Haklısın,"diyerek geriye doğru birkaç adım attı. Daha sonra arkasını döndü ve hızla uzaklaştı.

Saatler geçmek bilmemişti. Sürekli ya televizyondaki ya da internetteki haberlere bakıyordu. Gerçekten de tüm ülkede tek gündem ormandaki parçalar olmuştu. Vücut parçalarının çok düzgün bir şekilde kesildiği ve bir profesyonelin elinden çıktığı da bir şekilde medyaya sızmış; bu nedenle bu kişiye medyada "Cerrah"lakabı verilmişti. Cerrah, bütün haberler ve sosyal medyada konuşuluyordu.

Vali ve Emniyet Müdürü'nün basın açıklamaları esnasında arkada Kenan'ı gördü. Üzerindeki stres her hâlinden belli oluyordu.

Akşama doğru Semih'in telefonu çaldı. Arayan Kenan'dı. "Müsaitsen sana geliyoruz."

Semih, "Müsaitim tabii ki, bekliyorum,"diye yanıtladı.

Yaklaşık yarım saat sonra Arda ve Kenan geldiler. Birlikte ormanı gören balkona çıktılar. Kenan'ın üzerinde hâlen beter bir hâl vardı. Arda'nın da ondan kalır bir yanı yoktu. Semih, ne diyeceğini, nasıl konuşacağını bilemedi. Sadece Halil'e bir şeyler getirmesini söyleyebildi.

"Şefim o angut başkomiser kimdi öyle? Hangi şubede? Baş müdüre yalakalık yapmak için, neymiş efendim, ormana gizli kamera takalımmış, sivil ekipler yerleştirelimmiş... Ulan bizim kaç gündür yaptıklarımızı herifler yeni akıl ediyor!"

Kenan karşılık vermedi. Gözünü ormana dikmiş, derin bir düşünceye dalmıştı. Hırsı hâlen geçmemişti.

Arda Kenan'dan yanıt alamayınca Semih'e söylemiş gibi bakındı.

Semih, "Kimmiş o başkomiser?"diyerek konunun havada kalmasını engellemeye çalıştı.

Kenan, "Boş verin onları,"dedi, "bunların başımıza geleceği belliydi."

Semih bir anda izlediği filmleri hatırladı. Genelde filmlerdeki kahraman polisler, soruşturmanın sonuna doğru görevden alınırlardı. Yoksa...

"Yoksa seni görevden mi aldılar?"

Kenan, "Hayır,"diye karşılık verdi, "ama alsalar daha iyiydi."

Semih neden dercesine bakarken Arda araya girdi.

"Şimdi bu iş kamuoyuna düştü ya. Tepedekiler milletin gazını almak için, yok şöyle özel ekipler kuruyoruz, yok böyle çalışmalar yapıyoruz diye teranerler yapıyorlar. Böyle zamanlarda da soruşturmadan bir halt anlamayan tipler yalakalık olsun diye anında orada peyda olurlar. Aman müdürüm şöyle yapalım, aman müdürüm böyle yapalım. Şimdiden birkaç tane başkomiser ve emniyet amirini soruşturmaya dahil ettiler. Adamlar bizim neler yaptığımızı araştırmadan saçma sapan işlere girişmeye başladılar bile. Ulan biz Özgürlük Heykeli'ni dikmek üzereyiz, adamlar resmen Amerika'yı keşfetmek için gemiye yeni biniyorlar!"

Arda'nın açıklamasıyla Semih olup bitenleri çok iyi anlamıştı. "Haksızlık bu!"dedi, "Ayrıca sürecin uzamasından başka bir sonuç vermez."

Arda, "Bak aklın yolu bir işte,"diye karşılık verdi.

"Peki gazetecilere kim sızdırmış belli mi? İçeriden birisi mi?"

Arda bir anda parladı. "İçeriden birisi mi? Asla... Bizim çocuklardan öyle adamlar çıkmaz. Başka bir iş var o işin içinde."

Semih yeniden Kenan'a baktı. "İyi misin?"

Kenan, "Geçer birazdan,"diyerek lafı geveledi,"meraklanma."

Bir süre daha gün içinde olan bitenden konuşmaya devam ettiler. Kenan yavaş yavaş açıldı. Konuşmaya başladı. Bir süre sonra tamamen sakinleşmişti.

Semih aklından geçen soruyu ancak o zaman sorabildi. "Şimdi planınız ne? Yani o bahsettiğiniz kişilerin emirleriyle mi hareket edeceksiniz bundan sonra?"

Bu sorunun yanıtını Semih'ten çok Arda merak ediyordu. Kenan'ın gözlerinin içine baktı. "Hakikaten şefim Şimdi ne yapacağız?"

Kenan, yeniden ormana bakındıktan sonra, "Onlara göre hareket edersek en az iki ayımıza daha mal olur. Milim mesafe kat edemeyiz. Onların emirlerini uygularken biz yine bildiğimizi okuyacağız,"dedi.

Arda, "İşte bu!"dedi, "Şefim affetmez!" Hemen ardından, "Ama şefim bir sorunumuz var. Adamlar gizli üssümüz gibi kullandığımız atölyeyi zapt ettiler resmen. Orada olduğumuz sürece biz rahat bırakmazlar,"dedi.

Kenan, "Biz de kendimize başka bir yer bulacağız,"diye karşılık verdi,"gerekirse arabayı ofis yapacağız."

Bunu duyan Semih anında araya girdi. "Burası... Burası ne güne duruyor? Kocaman ev,"dedi,"yani sizin için sakıncası yoksa burada birkaç odayı istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Hem ormanın da içinde sayılırız."

Semih'in teklifi gayet mantıklıydı. Kenan ve Arda göz göze geldiler. Arda, 'Kabul et şefim!'dercesine göz kırpıyordu.

"Şimdilik elimizdeki en iyi imkân bu. Tamam kabul, yalnız kimsenin bilmesini istemiyorum."

Semih, "Sen hiç meraklanma,"dedi,"sizin olduğunuz kata kimsenin çıkmasına izin vermem."

Arda coşkuyla yerinde sallanmaya başladı. "Of, oyun içinde oyun, tuzak içinde tuzak, gizli üs içinde başka bir gizli üs... En sevdiğim!"






İnönü'den Önceki Beyaz Ev | Semih KılıçsoyWhere stories live. Discover now