20

59 9 0
                                    

"Semih Bey, Semih Bey; uyandınız mı acaba?"

Semih, odasının kapısına vuran Halil'in sesiyle uyandı.

"Semih Bey!"

Bir anda yatağında sıçradı. Neler oluyordu? Ceset... Ceset neredeydi? Oda... Ne ara odasına gelmişti?

"Uyandım Halil! Girebilirsin!"

Semih, yatağından kalkarken Halil içeriye girdi.

"Efendim, komiser ve polis beyler geldi. Sanırım yine bir şeyler olmuş, acilen sizinle görüşmek istiyorlar."

"Sabahın bu saatinde mi?"

"Saat on bire geliyor efendim. Siz bugün biraz fazla uyudunuz."

Semih saatin farkında bile değildi. Pencereden dışarıyı hafifçe kontrol etti. Puslu bir hava vardı. Ara sıra çiseyelen yağmur damlaları penceresinde asılı kalmıştı.

"Tamam, geliyorum hemen. Misafir odasına al polisleri, bir şey yap işte."

Alelacele üzerini değiştirmeye koyuldu. Neden bu saate kadar uyuyakalmıştı? Kıyafetlerini değiştirirken birden gece gördüğü son sahne gözünün önüne geldi. Ceset gerçek olabilir miydi? Polisler belki de bu kez ceset için gelmişlerdi? O zaman cesedi gördüğü halde ihbar etmediği için suçlu sayılabilir miydi? Türkiye'de bu suçun karşılığı olarak tutuklama var mıydı? Ya da bütün suç kendisine yıkılabilir miydi?

Zihninde arka arkaya zincirleme sorular oluşmuştu. Üstelik hiçbirine verilebilecek bir yanıtı henüz yoktu. Boy aynasının karşısında tişörtünü çıkardı. Derin bir nefes alıp,"Şimdi sakin olma vakti Semih,"dedi "hepsini çözeceksin. Hepsini."

Hızlıca yeni tişörtü üzerine geçirmeye çalışırken eli bel kısmına çarptı. Çarptığı bölge bir anda sızlamıştı. Tuhafına gitti. Eliyle yeniden yokladı. Bastırınca müthiş bir acı hissetti. Tişörtün ucunu kaldırıp aynada beline baktı. Belinden kalçasına doğru kocaman bir morluk vardı. Şaşkına döndü. Ne zaman oldu bu diye düşünürken birden aklına geçen geceye yaşadıkları geldi. Merdivenlerden yuvarlandığında tam da belinin bu kısmını çarpmıştı. O zaman... O zaman...

O zaman o gece yaşadıkları gerçekti! Başka türlü bu morluğun olması neredeyse imkansızdı!

Peki neden bir gün öncesinde fark etmemişti bu morluğu?

Hızlıca beyninde bir gün öncesini taradı. Fark etmemesi normaldi. Çünkü ne kıyafetlerini değiştirirken ne de başka bir zaman beline hiç temas etmemişti.

"Of. Şimdi sırası mı? Dışarıda polisler belki de beni tutuklamak için bekliyorlar!"

Kendi kendine söylendikten sonra hemen odasından çıktı. Koridorda hazır bekleyen Halil'i gördü. "Neler olmuş yine Halil?"

"Ormanda yine bir şeyler bulmuşlar ama ne olduğunu henüz öğrenemedim. Ancak bu kez biraz başımız ağrıyacak gibi."

"Ne demek başımız ağrıyacak?"

"Bilmiyorum. Öyle hissettim. Baksanıza anında bizim burada aldılar soluğu."

"Ne güzel bir sabah! Neredeler? Hangi odaya aldın?"

"Yemek salonuna aldım. Kahvaltı hazır. Belki birlikte kahvaltı..."

"Kahvaltının sırası mı şimdi Halil? Hemen görüntüleri hazırlayın."

"Söyledim, hazırlamak üzereler efendim."

Semih koşar adım hemen yan taraftaki kapıya yöneldi. Komiser Kenan pencereden ormanı izliyordu. Polis memuru Arda ise hemen arkasında, masadaki serpme kahvaltıdan mücver tırtıklamakla meşguldü.

İnönü'den Önceki Beyaz Ev | Semih KılıçsoyWhere stories live. Discover now