✽4✽

18K 879 53
                                    

Multimedia'da Büşra'nın hazırladığı bir çalışma var. Çok tatlı değil miiiiii? :') Kocaman öpüyorum onuuuu :*

Bölüm şarkısı var, dinlemelisiniiiz. Keyifli okumalar

"Nasıl yani sence dövmüş müdür? Ah, ne saçmalıyorum bence öldürmüş bile olabilir." 

Gözlerimi, karşımda bağdaş kurmuş bir şekilde heyecanla konuşan Danielle'a çevirdiğimde sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim. "Tanrı aşkına Dani okuldan çıkıp eve geldiğimi biliyorsun, bunu nereden bilebilirim?" diye sorduğumda gözlerini devirip odamı süzmeye başladı. 

Eddrick'in şuan ne durumda olduğunu düşünmek benim için oldukça zordu. Marcus'un sinirlendiğinde neler yapacağını biliyor olmam vicdan azabımın en üst seviyelere çıkmasına da yardımcı oluyordu. Muhtemelen Eddrick bundan sonra benden bulaşıcı hastalığa yakalanmışım gibi kaçardı. Gerçi, bunu niye düşünüyordum ki? Benim işime gelirdi. Yani, sanırım. 

"Teneffüsten sonra sınıfa döndüğümüzde ikinizin de sınıfta olmadığını görünce bizim çocukların yaptığı geyikleri duyman lazımdı Eva." diyerek kendi söylediğine kıkırdayan Dani'ye "Ya ne demezsin, şuan tek sorunum inan bana bu." diye karşılık verdim. Okuldan eve geldiğimden beri Marcus'un söylediklerini düşünüyordum. Bay Dwight nasıl proje partnerimi değiştirmeme izin verirdi ki? Bu domuzların uçması kadar imkansızdı. Cidden ben nasıl bir belaya batmıştım böyle? Zamanı geriye alıp Eddrick'in dilini koparmayı bile düşünüyordum. 

Danielle aniden ayağa kalkıp üstünü düzeltmeye başladığında kafamı ona çevirip düşüncelerimi kafamdan attım. "Neyse tatlım ben gidiyorum. Belki sende biraz daha düşünüp Dünya'yı kurtarmak için birkaç fikir bulursun." diye alay ettikten sonra ona dilimi çıkardım. Bu hareketime kıkırdarken yanağıma bir öpücük bıraktı ve el sallayarak odamdan çıktı.

Daha fazla bugün olanları ve bundan sonra olacakları düşünmemeye karar verip ayağa kalktım ve masamın üstünde ipod'umu alıp tekrar yatağa uzandım. Gözlerimi kapatıp kendimi müziğin huzurlu kollarına bırakırken beni rahatsız eden bütün düşünceleri de kafamın en ücra yerlerine yollamıştım. 

En sevdiğim şarkı bilmem kaçıncı tekrarındayken omzumun dürtülüp aynı zamanda da kulağımdaki kulaklık çekilince nefesimi sinirle dışarı üfleyip arkamı döndüm. Marcus'u görmem ile bu sefer nefesimi alıp bir daha vermemeyi düşündüm. Bu dünya üzerinde sadece birkaç saatliğine yalnız kalmamın hiçbir yolu yok muydu?

Yerimde doğrulup, bacaklarımı bağdaş yaptığımda o da karşıma oturmuş boş bir ifadeyle bana bakıyordu. Kafamı 'Ne var?' anlamında salladığımda beni umursamadan eliyle saçlarının önünü düzeltmeye başladı. Ah, doğru podyuma çıkacaktı ya zaten! Saçıyla işi bittiğinde kafasını yana çevirip dudaklarını yaladı. Her hareketini sanki beni sinirden deliye döndürmek için yapıyor gibi bir hali vardı. Odama gelen oydu ama umursanmayan bendim. 

Daha fazla dayanamayıp buz gibi sesimle, "Ne var, ne istiyorsun?" diye sorduğumda kafasını bana çevirdi. "O çocukla bir daha konuşmaman gerektiğini anladın mı diye kontrol etmeye geldim." dediğinde dişlerimi birbirine bastırırdım. Onu şurada öldürsem eminim kimse yokluğunu bile fark etmezdi. Hah, gerçi fark ettiklerinde bana madalya takacaklarından emindim ya neyse. 

Kollarımı iki yana açıp, "Burada Eddrick'i görebiliyor musun? O olmadan onunla konuşmam mümkün değil zaten." diye konuştuğumda gözlerimi devirdim. 

Ben başka bir tepki vermesini beklerken o iğrenç bir şey görmüş gibi yüzünü buruşturdu. "Hatta mümkünse onun ismini de ağzına alma." 

EVA ✽Where stories live. Discover now