✽16✽

10.8K 579 55
                                    

Multimedia'da Marcus ve bölüm şarkısı vaaar.

Okullar açıldığı için yorumların azalmasını anlıyorum ama en azından vote verirseniz beni çok mutlu edersiniz. ^.^

Keyifli okumalar. Çok çok seviyorum siziiii❤❤❤

Marcus

Gözlerimi kaç gündür oturup beklediğimi sayamadığım koltuğun üzerinde açtığımda tutulmuş olan boynumu hafifçe hareket ettirdim. Olanlara her ne kadar hâlâ inanmakta güçlük çeksem de karşımda hareketsiz bir şekilde yatan Eva, o olayın gerçek olduğunun bir kanıtıydı. 

Kaza yapmıştık.

Sikeyim. Cidden kaza yapmıştık. Önemli değildi, ben kaza yapabilirdim ya da o yatakta yatan ben olabilirdim ama benim yerime Eva'nın yatması, berbattı. Kendimi hiçbir zaman bu kadar kötü hissetmemiştim. Ne bileyim, Eva'nın karşıma geçip bana bağırması gerekiyordu. Beni sevmediğini belki de milyonuncu kez suratıma haykırması gerekiyordu ama, hayır. Karşımdaki hastane yatağında yatması yanlıştı. Çok büyük bir yanlıştı. Üstelik benim kazayı sadece bacağıma aldığım hafif darbe ve birkaç büyük yara ile atlatmamın aksine Eva'nın böylesine bir zarar görmesi en büyük yanlıştı. 

Onu hiçbir zaman kaybedeceğimi düşünememiştim. Ciddi anlamda, bunu hiçbir zaman düşünmemiştim fakat birkaç gün öncesinde doktorun ağzından onun iyi olduğuyla ilgili tek bir şey duyabilmek için aklıma gelebilecek her şeyi yapabileceğimi düşünmüştüm. İyiydi ama uyanmamıştı. Uyanmasını bu kadar isteyeceğimi asla düşünmezdim.

Saçlarımı karıştırıp, çenemi dizime koyduğum ellerime dayadığımda kapının sesiyle birlikte arkamı döndüm. Dudaklarımı ıslatıp, gözlerimi devirerek ayağa kalktığımda sessizce "Siktir git." diye mırıldandım ve o piçin kolundan tutarak kapıya doğru yönlendirdim. Bir insan neden her gün kovulduğu odaya tekrar tekrar girmek isteyebilirdi ki? 

Kapıdan dışarı çıkardığımda yine sessiz olmaya dikkat ederek kapıyı kapattım ve bu sefer sesimi yükselterek, " 'Odaya girme' cümlesinin nesini anlamıyorsun?" diye sordum. 

Karşımdaki ağzını,yüzünü her dakika kırmak istediğim çocuk bir elini cebine attığında bıkkınlıkla gözlerini devirdi. "Eva'yı sonsuza kadar görmememi sağlayamazsın."

Biliyordum zaten. Ne zaman arkamı dönsem bu piçin anında Eva'nın yanında bittiğine defalarca kez şahit olmuştum. Öldüresiye dövülmek bile yetmiyordu. Hâlâ hangi cesaretle odaya girmeye çalışıyordu bir fikrim yoktu. "Odaya girme." diye bir kez daha uyarıda bulundum. "Girmeyeceksin. Bu kadar basit. Hatta, sen neden hastaneden siktir olup gitmiyorsun ki?" 

"Seni ilgilendirmez." dediğinde arkasını dönüp elleri ceplerinde duvara yaslandı. Piç diye geçirdim içimden. Geri zekalı piç.

Merdivenlerden elindeki kahve ile çıkan Eva'nın annesini gördüğümde o tarafa doğru yavaşça yürüyüp, suratıma yamuk bir gülümseme yerleştirdim. "Uyandı mı?" sorusuna hafifçe kafamı sağa sola salladığımda saçlarımı bir kez daha karıştırıp düzgün bir şekile sokmaya çalıştım. 

Annette "Ben bir gidip bakayım." diye mırıldanıp, adımlarını odaya çevirdiğinde elimi enseme atıp gidip kapının önündeki bir banka oturdum. Çok yorgun hissediyordum. Onun etrafında oldukça ona zarar verdiğimi bilmeme rağmen bırakıp gitmek de doğru gelmiyordu. Benimleyken daha iyiydi. Beni istemiyordu belki ama ben onu istiyordum. Yanında olmak istiyordum. Her zaman. 

EVA ✽Donde viven las historias. Descúbrelo ahora