✽9✽

13.3K 724 37
                                    

Yorum göremeyince içimdeki bütün bölüm yazma hevesimin yok olduğunu biliyor muydunuz? Düşüncelerinizi benimle paylaştığınızda gerçekten çok mutlu oluyorum ben.

Bölüm Ayşe içiiiin. Umarım beğenirsin bebeğim, kocaman öptüüm♥♥♥

Multimedia'da Eddrick vaar. Bölüm şarkısını da dinleyin☺  Keyifli okumalar❤

Gözlerimi açtığımda karşılaştığım duvar kesinlikle benim lila rengindeki duvarım değildi. Birkaç saniye kaşlarım çatılmış bir şekilde nerede olduğumu hatırlamaya çalışırken sabah olanların aklıma hücum etmesiyle yüzümü buruşturdum ve ayaklarımı yataktan sallandırdım. En son Eddrick'in göğsüne yaslanmış bir şekilde ağladığımı hatırlıyordum. Muhtemelen o şekilde uyumuştum ve o da beni buraya yatırmıştı. 

Saate baktığımda okul çıkışına iki saat olduğunu görüp rahatça bir nefes verdim. Boynumun sızlamasını düşünmemeye çalışarak ayağa kalktığımda odanın ortasında durup saçlarımı karıştırdım ve duvarda olduğunu yeni fark ettiğim aynanın önüne korka korka ilerledim. Morluklara bakmaya cesaretim olmasa da ne kadar kötü durumda olduklarını görmem gerekiyordu. Onları annemlerden bir şekilde saklamam gerektiğini biliyordum fakat bunu nasıl yapacağım hakkında ufacık bir fikrim yoktu.

Yavaşça aynanın önüne geldiğimde gömleğimin kolsuz olmasından dolayı omzumdaki morluk hemen gözüme çarpmıştı. Parmağımı o morlukta gezdirdiğimde hissettiğim sızı ile yüzümü buruşturup elimi hemen geri çektim. Omzuma dökülen saçlarımı arkaya doğru iktirdiğimde ise boynumdaki iki morluğu gördüm. Ağlamamak için dudaklarımı dişimin arasına alıp gözlerimi gelecek olan gözyaşlarımı engellemek için kırpıştırırken Marcus'un hâlâ bunu nasıl yapabildiğini düşünüyordum. Tamam, tehlikeli olduğunu biliyordum ya da çok sinirli olduğunu ama bu çok farklıydı. Bu zamana kadar benim istemediğim bir şeyi yapacağını hiç düşünmemiştim. Tanrım! Çıldırmış gibiydi.

Saçlarımı salıp biraz olsun morlukları kapatmaya çalıştım ve odadan çıkıp hatırlayabildiğim kadarıyla salon olduğunu tahmin ettiğim kapıya doğru yürüdüm. 

Yavaş adımlarla salona girdiğimde Eddrick'i göreceğimi sanmamın aksine koltukta oldukça rahat oturan kıvırcık saçlı bir çocukla karşılaştım. Kapıda öylece dikildiğimi fark etmemiş, televizyona odaklanmıştı. Beni fark etmesi için boğazımı temizledikten sonra Eddrick'in mavi gözleri gibi olan gözlerini üzerime diktiğinde "Uyanmışsın." deyip tekrar kafasını televizyona çevirdi.

Salonun içine doğru yürürken, "Evet." diye mırıldandım ve koltuğa oturdum. "Eddrick nerede?"

Ona bir teşekkür etmem gerekiyordu. Eve geldiğimizde ağlamaktan pek bir şey söyleyememiştim. Ona beni gelip kurtardığı için gerçekten minnettardım. Gelmediğini düşünmek bile istemiyordum.

Elini çenesine koymuş, dudaklarını ısırır bir vaziyette kafasını televizyondan çevirmeden "İçeride uzanıyor." diye cevapladığında bende gözlerimi televizyona çevirdim. Bir basketbol maçı izlediğini gördüğümde onun bu heyecanlı haline kıkırdadım. Aniden yerinden kalktığında kafamı tekrar ona çevirdim. Bana kısaca "Geliyorum şimdi." dedikten sonra salondan çıkıp gözden kayboldu.

İlk başta kim olduğunu anlayamasam da şimdi düşününce Eddrick'in ilk geldiği gün o bahsettiği kuzeni olduğunu anladım. Bay Dwight'ın ısrarı sonucu sıkıldığını belli eden tondaki konuşması aklıma gelince elimde olmadan gülümsedim.

"Nasılsın?"

Kafamı sesin geldiği tarafa çevirdiğimde içeriye saçlarını karıştırarak Eddrick ve arkasından kuzeni olduğunu tahmin ettiğim çocuk girdi. Eddrick yanıma, çocuk ise tekrar kendi koltuğuna oturduktan sonra gözlerimi ona çevirmeden "İyiyim." diye mırıldandım. Aslında kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Hatta kendimi hiç olmadığım kadar berbat hissediyordum. İçimden hâlâ olanlara inanmak gelmiyordu ve bunu ne zaman atlatırdım bir fikrim yoktu.

EVA ✽Where stories live. Discover now