✽12✽

12.6K 678 104
                                    

Açıkçası bölümü büyük bir baş ağrısı ile yazdığım için çok güzel olduğunu falan düşünmüyorum. Ne zaman düşündüm ki zaten? (aptal aptal gülüyor)

Neyse, bölüm Hilal için. Yorumu beni kocaman gülümsetti! Çok teşekkür ederim. Umarım beğenirsin,kocaman öpüyoruum❤❤

Multimedia'da Marcus&Eva ve bütün gün dinlediğim bölüm şarkısı var. Kesinlikle dinleyiin. 

Keyifli okumalar 

 

"Seni kaç kere uyardığımı artık hatırlamıyorum. Lanet olsun! Sadece bir kez, beni dinleyemez misin sen?"

Marcus'un bağırarak, hayır hayır unutun. Bağırarak değil adeta kükreyerek —aslanların kendilerinden utanmalarını sağlayacak bir şekilde kükreyerek- konuşmasını aldırmadan camdan dışarıya bakmaya devam ettim. Arabaya bindiğimizden beri bu tip cümlelerini değiştirip değiştirip bana sunuyordu ve ben artık söylediklerini ezberler hale gelmiştim. Eddrick'in evini nasıl bulduğunu ya da benim Eddrick'de olduğumu nereden bildiğini düşünmeyi çoktan bırakmış, bugün olanları düşünüyordum. Yani, Marcus'un aralarda sesini çok fazla yükseltip dikkatimi ona vermemi sağlamadığı zamanlar düşünüyordum. 

"Cevap versene!" diye bir sefer daha bağırıp arabayı inlettiğinde kafamı camdan çevirip, gerilen suratına baktım. Gözlerini yoldan ayırmadan, sadece önüne bakıyordu. Çenesini sıkmasıyla birlikte, gerilen suratı itiraf ediyorum ki korkmam için büyük bir nedendi. Direksiyonu öyle sıkı tutuyordu ki parmakları beyaz bir renk almıştı. Gözlerimi ürkekçe yola çevirdiğimde, dudaklarımı dişlerimin arasına aldım. Ne hakkı vardı? Bana karışmaya veya sahibimmiş gibi davranmaya? Sahip. Ah, iğrenç.

"Sana kaç defa söylemem gerekiyor Marcus? Ben seni sevm— Hey! Nereye gidiyoruz biz?" Eve döneceğimiz yolu çoktan geçtiğimizi daha yeni fark etmem bütün bedenimin korkuyla uyarılmasına neden olmuştu ve inanılmaz bir şekilde bağırmıştım. 

Sinirli bir şekilde derin nefesler alıp, göğsümün hızla inip kalkmasını önemsemeden Marcus'un suratına dikkatle ve merakla bakıyordum. Bir cevap vermesi gerekirdi öyle değil mi? Ne bileyim, arkadaşlarının yanına gidiyor olabilirdik. Fakat o, içimdeki korkunun çok daha fazla artmasına neden olarak lanet ağzını aralamıyordu bile! 

O an annemi veya babamı aramamdan başka aklıma yapacak hiçbir şey gelmedi. Sonuçta Marcus ona olan bütün güvenimi o iğrenç olayla birlikte yerle bir etmişti ve yapabileceği şeyler beni korkutuyordu. 

Telefonumu yavaşça cebimden çıkardığımda görmemesi için içimden dualar etmeye başladım. Ah, sanki aradığımda da sesimi duymayacaktı ya. Ani bir şekilde çıkardığım telefonuma uzanıp, ellerimi acıtacak bir şekilde alıp cebine attı ve ben sadece şaşkın bir ifadeyle onu izledim. Vücudum öyle bir şok dalgasıyla titremişti ki, nefes bile aldığımdan emin değildim. Nereye gittiğimize dair cevap vermiyordu, telefonumu elimden alıyordu ve çok sinirliydi. Çok çok sinirliydi. Tanrım! Bütün tehlike çanları resmen kulaklarımı sağır etmeye başlamıştı.

Sesimi yumuşatarak "Marcus." diye mırıldandım. Bu şekilde seslenişimin onu konuşturacağını düşünürken umduğum gibi olmamış, sadece arabanın hızını daha da arttırmıştı. Gözlerimi kapatıp beni sakinleştireceğini tahmin ettiğim derin bir nefes aldım ve gözlerimi tekrar açtım. Kimi kandırıyordum ki? Marcus ile nereye gittiğini bilmediğim bir arabayken sakin kalmam kesinlikle söz konusu bile olamazdı. 

EVA ✽Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin