6

118 14 15
                                    

Calum Winter'ı evinden almaya geldi. Ne süslü bir araba, ne de onu şaşırtacak bir motosiklet vardı yanında. Yolun kenarından kopardığı kırmızı gülü saymazsak tek başına gelmişti.

Etrafındaki şeylerden o kadar alakasız gözüküyordu ki onunla uyum içerisinde olacak bir yere ait olsun istedi. Winter da gül gibi güzeldi, hatta o kadar güzeldi ki insan gerçek olup olmadığına emin olamıyordu. En azından Calum böyle düşünüyordu.

"Elbise giyeceğini düşünmemiştim." Gülümseyerek ona baktığında Winter utansa da bunu belli etmek istemedi.

"Biraz abarttım sanırım."

"Ah, saçmalama. Benimle buluşmak için çok güzel olduğunu söylemeye çalışıyordum."

Winter ona gülümsedi. Calum ise onu izlemekle yetindi. Daha sonra Winter nereye gittiğini bilmeden Calum'ı takip etti. Sanırım onun yanındayken neyle karşılaşacağı umurunda değildi.

"Seni götüreceğim yer, ne yaşarsam yaşayayım vardığımda huzur bulduğum bir yer. Her gittiğimde kafamdaki sorulara bir cevap bulabiliyorum."

"Cennet?" İkisi de güldü.

"Orası da bir alternatif." Calum her ne kadar yüzündeki gülümsemesiyle bu cümleyi kurmuş olsa da söylediğinin bir gün gerçek olacağını biliyordu. Fakat canını yakan şey, cümlenin gerçekliğinden Winter'ın haberinin olmamasıydı. Ona veda etmeden gitmek istemiyordu. O yanındayken gitmek ya da onu daha yeni tutmuşken bırakmak da istemiyordu. Söz konusu o olunca yapmak istediği tek şey onunla beraber olmaktı.

İkisinin de gözleri birkaç saat önce yükselmiş olan ayın ışığıyla parlıyordu. Sokak ışıklarının olmadığı yerlerde bile onları görmek mümkündü. Yine de Calum, Winter'ın elini tuttu. Kendine bunu düşmemek için yaptığını söylese de ne kadar inandırıcıydı ki?

"Ellerin çok sıcak." Winter gergin bir gülümsemeyle ona baktı. Bunu söylemesine gerçekten gerek var mıydı diye düşünmeden edemedi. "Yani bana öyle geliyor da olabilir. Hastayım ve vücut ısım normale göre daha düşük. Ya da yüksek? Bilmiyorum. Sadece üşüyorum."

Calum güldükten sonra ona sarıldı. "Ben de terlemek üzereyim. Ne kadar uyumluyuz, değil mi?"

Winter sorusuna cevap vermedi. Sadece ona sarılmanın ne kadar huzur verici olduğunu hiç unutmayacağı şekilde hissetmek istedi. İkisinin de kalp atışları yetenekli bir bateristin solosu kadar ritimli ve sesliydi fakat buna aldırış etmediler.

"Hâlâ üşüyor musun?"

"Teşekkür ederim, daha iyiyim." Geri çekildiğinde elini tutmaya devam etti.

"Ben de." Calum, Winter'ın duymayacağından emin olacak şekilde mırıldandı. Ama yürüdükleri yolda ses çıkaran tek şeyin o olduğunu unutmuştu.

Winter, geldiği yeri beğenmişti ama yine de Calum'ın sarılmasından daha huzurlu değildi. Saat gece yarısını geçene kadar her şey hakkında konuştular. İkisinin de bundan keyif aldığı bitmeyen gülüşmelerinden belli oluyordu.

Oturdukları yer normal bir geceye göre oldukça sıcaktı. Yine de Winter, Calum'a sarıldı. Belki başından beri ona sarılmasını sağlayan üşüyor olması değil, başka bir şeydi. Bunun ne olduğunu bilmiyordu ama her hissettiğinde tüm sıkıntıları toz pembe bir buluta dönüşüp kayboluyordu. Calum ona iyi hissettirirken bunun nedenini sorgulamak da istemiyordu. Sadece ona sarılmak ve üzüldüğü her şeyin uçup gittiğini seyretmek istiyordu.

"Muhtemelen bunu söylemem gerekiyor ama sana sarıldığımda çok daha iyi hissediyorum, Winter. Teşekkür ederim." Winter gülerken ona daha sıkı sarıldı.

"Rica ederim."

Heaven In Hiding :: HoodWhere stories live. Discover now