KESİK 13

231 15 8
                                    

Zihnim bir şeylere karşı çıkmaya başladığından beri dünyayla aram pek iyi değil sanki. Çevremdekiler gibi düşünemiyorum, onların yapmak istediklerinin zıttını yapıyorum. Yani ne bileyim... Ben değişmek istedikçe onların bu tutumları önüme belli belirsiz engeller yerleştiriyor.

Ve ben bu engelleri aşamayacağımı artık anladım.

"Hayrola ne bu mutluluk?" dedi annem odamın kapısının önündeyken. Uzun süredir böyle görünmedikten sonra aniden büyük bir enerjiyle dışarı çıkmak istemem tuhaf karşılanmıştı sanırım. Ama nedenini anlayamayacaklardı.

Omuz silktim başıma bağladığım lacivert şalın ucunu düzeltirken. Aynadaki yansımam her seferinde kendimden nefret etmemi sağlamışken şimdi o kadar da kötü hissetmiyordum kendimi. Sanırım çok yakında hafifleyecek olmanın verdiği rahatlık vardı üzerimde.

"Sınava gidiyorum ne mutluluğu?" diye öylesine konuştum ama tabi ki de bilemezdi okula gitmediğimi. Deneme sınavına girmem gerekiyordu ama artık işime hiç yaramayacak bir üniversite sınavına hazırlanmak da mânâsızdı.

Artık içimdeki o histen kurtulacaktım.

Çantamı alıp çıkmamın ardından okulumla hiçbir alakası olmayan otobüslerin geçtiği durağa yöneldim. Sanırım evren kendimi son kez şanslı hissetmemi istiyordu ki otobüs beklememe gerek kalmadı. Gideceğim AVM'ye varana kadar karşı koltukta sürekli hareket eden küçük erkek çocuğunu izledim. Neyse ki bu fazla uzun sürmedi. Aradığım beyaz kıyafeti bulmak için çaba harcamak yerine ilk girdiğim mağazadan beyaz bir tişört ve pantolon alıp çıktım. Beyaz olması yeterdi. Hayatımda hep giymek istediğim o beyaz elbiseler inat olsun diye yaşamımın ucuna bile yaklaşmamıştı. Son bir kez olsun beyaz giyinmek istiyordum.

Oyalanmadım. Eve erken döndüm. Kimse sorgulamadı. Kıyafetleri çantamdan çıkarıp dolaba yerleştirdim. Ve artık yapmam gereken şeyi yapmak için yatağımın üzerine oturup siyah mürekkepli kalemin kapağını açtım. Bomboş olan ajandanın ikincisi sayfasını açtım ve her şeyin sonunu getiren o cümlelerin beyaz sayfalara dökülmesi için derin bir nefes aldım.

"İstediğinin çok aksi oldu, anne. Ama merak etme, kızını iyi yetiştiremediğin için vebale girmene sebep olmayacağım. Yani sen öyle dersin ya. Benim yaptıklarımdan sen de sorumlusun, diye. Hani aslında benim olan ama senin yönnettiğin bu hayatın ahlaklı, namuslu geçmesi gerekiyordu ya...

İntiharımdan da siz sorumlusunuz.

Üzgünüm, ben öldükten sonra bari onlar boşuna vicdan azabı diye düşünüp de buralar yanlış şeyler yazamam. Bu cümleyi dile alması çok kolay olmadı ama sizden nefret ediyorum.

Gerek yoktu biliyor musun? Yani senin hayatın sana yetiyordu. Neden bir yaşamı daha yönetmek istedin ki? Kendinle uğraşsan yine bulabileceğin bir sürü eksik varken sende olan ama ben de olmayan 'güzel' davranışların yokluğuna niye karıştın? Neyin doğru neyin yanlış olduğuna ben karar verseydim keşke...

Namaz kıl, başını kapat, terbiyeli konuş, dar giyme, başarılı ol, birinci ol, sürekli çalış, yetenekli ol biraz, yemek yapmayı öğren... Bunların çoğu olmadığı için bana kaç defa 'lanet' dediğini sayamadım. Ama anne; çalışıp eve para getiriyorsun ve hiçbir şeyim eksik olmuyor diye ben dört dörtlük bir hayat yaşamış olmuyorum.

Ama baba; boşanmış olmanıza rağmen aynı evde 'sırf bizim için' kaldığınızı söylemenizle ben mutlu olmuş olmuyorum. Öldürüyorsunuz yavaş yavaş herkesi...

Biliyor musunuz? Eğer nefes almaya devam edecek olsaydım benim çok renkli yollarım olabilirdi. Yollarımı siz kapattınız, ben sizi asla affetmeyeceğim.

Kıyafetler kişiyi cehenneme götürecek kadar tehlikeli olmamalı... Üzgünüm anne, ben senin hep o iğneleyici bakışlarla baktığın kadınların üzerlerindeki kıyafetleri giyebilmek istedm. Olmadı... Ama kendimi beyazlarla uğurlayacağım. Bu da benim kendime son hediyem olsun.

Yarın... Ne hissedeceğimi bilmiyorum. Biraz da korkuyorum, itiraf edeyim. Ama emin olduğum tek bir şey var; yok olmak istiyorum, adım tarihe karışsın..."

*

İntihara meyilli olanların tamamen ölüm korkusunun gittiği bir an vardır. Normalde çok uzakta görülür ölüm ve karmaşıklığı insanı korkutur. Ama kendisine yakın bir yol bulduğu an ve detaylarıyla düşündüğünde çözümlediği an ölümün yaklaşması kişiye aşırı rahatlık verir ve huzura yaklaşıyor gibi hisseder.

KESİK // TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now