KESİK | SON

419 16 9
                                    

Hayatımda bir kez olsun arkadaşlarımla okuldan kaçıp dibine kadar eğlenebilirdim. Birine deli gibi aşık olup sokak arasında öpüşebilirdim. Bir müzik aleti çalmayı öğrenip Taksim sokaklarda çalarak eğlenebilirdi. Dans etmeyi deneyebilirdim.

Yaşayabilirdim...

Neden durdum? Ne zaman biteceğinden dahi haberimin olmadığı hayatımı neden böyle boşuna harcadım? Yarın ölsem içim huzurlu olur, cümlesini kurabilmeyi kendime niye yasakladım?

Gerek yoktu bunların hiçbirine. Bana dayatılanları yaşamak zorunda değildim. Ve siz hiçbiriniz kabullenemiyorsunuz ki; dünyaya çocuk getirirken evine bir oyuncak almıyorsunuz. Ruhu olan bir varlığa kendi doğrularınızı zorla aşılayamazsınız. O hatalarınız bir gün toplanır ve boynunuza dolanan bir ipe dönüşür, farkına dahi varmazsınız.

Akbilimi okutup Üsküdar- Eminönü hatları arasındaki vapura ilerledim. Çevremdeki insanlar gibi telaşlı değildim. Onlar gibi bir yere yetişmeye çalışmıyordum. Onların arasında kayıp, fark edilmeyen bir insan olarak yol aldım sadece.

Vapurun arka tarafına doğru yol alırken öten düdüğün ardından motorun çalışma sesini duymuştum. Ve önümde hayatım boyunca hep hayran kaldığım deniz manzarası bana sunulmuştu. Aslında bir insanın yüzünü gülümsetmek için deniz kıyısında oturmak dahi yetiyorken ne bu kalp kırıkları?

Sırt çantamı yere bıraktıktan sonra ayağımdaki siyah spor ayakkabıları çıkarttım. Tam da istediğim gibi dün aldığım beyaz pantolonla beyaz bluzu geçirmiştim üzerime. Vapurun biraz daha yol almasını bekledim ama buna sabretme kotam sadece birkaç dakikadan oluşmuştu. Başımdaki şalın iğnelerini çıkarttım ve her birinin bir bir yere düşüp gözden kaybolmalarına izin verdim. Elim şala kaydı. Ama bu sandığım gibi kolay olmadı. Kalbimin içinde korkuyla atan bir yer hâlâ vardı.

Kendine son kez bir hediye ver_

Avuçlarım arasında sıkıca tuttuğum şal boneyle beraber kaydı. Zaten bağlamak yerine boneyle tutturmaya çalıştığım kısa saçlarım yüzümün etrafına döküldü. Bu kadardı. İnsanları bundan mahrum etmek, bir örtünün içine zorla hapsetmek dünyanın en saçma şeyiydi.

İstanbul Boğazı'nın benim hayatımı noktalayacağını bilseydim daha öncekilerde bu kadar sakin biner miydim bu vapurlara acaba?

Ellerimi saçlarıma attım ve o rüzgarın savuruşlarını tamamen hissettim. İşte bu kadardı. Kendi isteklerimi yapmak için sonumun ölüme bağlanması dışında her şey güzel olabilirdi sanırım.

Vapurun ucuna yaklaşıp elimle demirliklere tutundum. "Özür dilerim Allah'ım... Ben daha fazla dayanamıyorum." diye fısıldadığımda tek seferde ayağımı alttaki demirliklerden birine attım. Hiç düşünme çabası göstermeden diğer bacağımı da üstten geçirdiğimde "Hey! Dur!" diye bağıran bir kadın sesi duymuştum ama bunun artık dönüşü yoktu.

"Her şey rağmen yeryüzünde şarkılar söyledik, teşekkürler dünya..."

Kendimi aşağıya bıraktığımda saniyeler içerisinde bedenimin çarptığı soğuk su kütlesini hissetmiştim ve gözlerim kendiliğinden kapanmıştı. Tırnaklarımı avuç içlerimi bastırdım dibe doğru batmaya başladığımı hissettiğimde. Ama bedenim bana ihanet etti. Derin bir nefes almaya çalıştım ancak ağzımdan ve burnumdan vücuduma dolan tuzlu su bunu engelledi.

Berbat bir ağrı hissettiğimde istemsizce ellerimi havaya kaldırıp yüzeye çıkmak istedim. Ancak yüzme bilmiyor olmam bunu başarmamı engelledi. Birkaç saniye çabaladım ancak başımda hissettiğim o kötü hisle beraber çabalama gücümü yitirdim.

Ve bu dünyada tek bir şey değiştirip de gidecek olsaydım, insanların empati yapmasını dileyerek giderdim.

Gözlerinize taktığınız o at gözlüğüyle bir kızı öldürdünüz bugün. Bunun suçunu hangi biriniz üstlenecekseniz? Dilerim ki yaşabileceğim ama yaşamadığım yılların acısı bir bir herkesten çıksın.

Belki de dünya sevgisiz çocukların ahına tutuluyordur...

Bu gece gökyüzündeki en parlak yıldız ben olacağım.

*

Son bir bölüm daha gelecek.

KESİK // TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now