6. BÖLÜM Doğum Günü

456 36 37
                                    







6. BÖLÜM DOĞUM GÜNÜ






Küçük balkonumun siyah demirliklerinden parmak uçlarım ve bedenim uzaklaştığın da tüm olayların üzerinden haftalar geçmişti, bu süre içerisin de birbirimiz de ki özlemi bol bol gidermeye çalışmıştık gözyaşları her ne kadar izin vermese de onun şımarık ela gözleri gözyaşlarını hep sildi. Bugün yine ilk baharın tam çiçeklerinin en güzel ve yoğun olduğu gündü ve bugün benim doğum günümdü, bugünü onun şımarık ela gözlerine söylememiştim zaten saatlerdir de konuşmuyorduk en son bana akşam üzeri lunapark karşısın da ki nehrin bankının orada beklememi söylemişti. Neden orada buluşmak istedi bilmiyordum açıkçası bilmekte istemedim çünkü meraktan ölürdüm bunu çok iyi biliyorduk ikimiz de, o da galiba meraktan ölmemem için bana bugün fazla mesaj atmamış ve de aramamıştı. Yoksa sürekli yeni sevgililer gibi birbirimize mesaj atıyor saatlerce yokluğumuz da telefon aramaları ile konuşuyor ve birbirimizle uyuyorduk bu durum açıkçası bayağı hoşuma gidiyordu. Birlikte Londra sokakların da gezmek el ele özgürce dolaşmak, gülümsemelerimizin eşlik ettiği konuşmalar ile biz birbirimizin yaralarını sarmaya çalışıyorduk sardık da o benim enkaz ile yıkık şehrimin tam ortasına lunapark kurmuştu. Küçük balkonumdan uzaklaştığım da hazırlanmaya çalışıyordum tüm bunlar açıkçası tam bir rüya gibiydi sanki benim, beynimde en gizli yerlerde yarattığım hayaller gibiydi ve öyleyse bile ben bitmesini istemedim. Çünkü bunlar gerçek olmayacak kadar güzel ve gerçek olmayacak kadar özeldi salonumun içerisine uçuşan balkon tüllerinin, ardından ekmek kokusu doluyorken ilk defa bu ekmek kokusunda kalbim yerinden çıkıyormuş gibi acımadı dudaklarım ilk defa tebessüm etti kokuya karşı. Üzerimde ki beyaz renkte ki elbisenin pileli kısımlarını düzelttiğim de derin bir nefes aldım onunla buluşmak, hâlâ beni heyecanlandırıyordu ilk gün ki heyecanla ve ilk gün ki aşk ile hâlâ ona hislerim ilk gün ki tazeliği ve heyecanı ile kendini koruyordu. Hızlı adımlar ile güneşin turuncu ve sarının karışımı olan gökyüzünü süslediğin de, tebessüm ederek dediği noktaya yürüdüm yine haylaz gözleri ne düşünüyordu ne planlıyordu bilmiyordum ama bu bilmeme durumu daha da hoşuma gidiyordu. Heyecandan parmak uçlarım elbisemin pileli etek kısmını avuçlarım arasın da sıkıyorken geriliyordum onunla aşkımı özgürce yaşamak, çok tuhaf geliyordu ama yine de ela gözlerine baktığım da tüm bu tuhaflıklar siliniyordu uçuyor ve gidiyordu beynimden. Neredeyse yarım saattir bu şımarık adamı beklerken sıkılmaktan ve karşım da ki akan nehri izlemekten bıkmıştım, yine beni bekletiyordu tıpkı yıllar önce ki merdivenli yokuşta ki akşam tam sekiz de dediği gün ki gibiydi. Şımarık adamla o kadar fazla anılarımız birikmişti ki ben bile fark etmemiştim her dediğimiz söz her yaptığımız hareketler, yaşadığımız ve acı dolu olsa da tatlı olan anılarımıza gidiyor ve yeniden bize o görüntüleri hatırlatıyordu. Bakışlarım nehirden ve ışıklarının süslediği görkemi ile muhteşem bir tablo gibi görünen koca dönme dolaptan kaydığın da saat kulesine bakmak istedim, ama göz kadrajıma giren ela gözlerini görene dek kaşlarımı çattığım da gözlerimi kısarak ellerinde ne olduğunu anlamaya çalıştım. Sağ elinde büyük beyaz bir kutu tutuyor ve hemen diğer parmakları ile koca beyaz bir papatya buketi tutuyordu, diğer boşta kalan parmakların da ise kocaman siyah bir çanta vardı gitar şeklinde olan bu çantayı bakışlarım şaşkınlık ile izlemeye devam ederken adımları bankta oturan bedenimin ve nehrin arasında dikilerek durdu. Heyecandan şu an dilimi ısırabilirdim ama sadece yutkundum kaşlarım havada gözlerim ise şaşkınlık ile göz kırpmayı, unutmuş şekilde şımarık adamı izliyordum o ise haylazca gülümsedi ve siyah çantayı aynı zamanda diğer parmakların da tuttuğu beyaz büyük kutuyu bankın boşta kalan kısmına bıraktı. Bir tek elinde binlerce papatyanın oluştuğu buket kaldığın da ela gözleri dönme dolap ve hafif loş şekilde yanan, sokak lambalarının altın da bile güzelliğini belli ederek parladı. Bedenimi banktan onun gülüşüne hipnoz edilmiş şekilde kaldırdığım da haylaz renkte ki ela bakışlarına adımlayarak yaklaştım, dudaklarımı kemirme huyum yine kendini belli ederken gözlerine derinlik ve bir açıklama bekleyerek baktım o ise yıllar önce ki yaptığı hareketi tekrar tekrarladı. Papatya buketinden bir papatya alarak siyah uzun kaküllerimi kulağımın ardına yavaşça çiçek ile yerleştirdi, beyaz elbisem artık saçlarım da olan beyaz papatya eşlik ettiğin de yanaklarımın kızardığını ve elma şekeri rengine boyandığını yeniden hissettim. O ise bu durumdan memnun olmuş şekilde ukalaca durarak sırıttı o 21 yaşında ki şımarık adam ben ise, 19 yaşında ki o utangaç kız rollerimize hızla dönüş yaptık bu durum dudaklarım da tebessüm ettirdi. Bakışlarım ile dikkatle yüzündeki mimikleri ve hareketlerini izlemeye devam ettiğim de bankın üzerine bıraktığı büyük beyaz kutuyu aldı, akşamın karanlığın da bile belli dağınık siyah saçlarına tebessüm ettim şımarık adam hâlâ küçük erkek çocuğunu kalbinde taşıyordu ve biz böylece iyi olmaya devam ediyorduk derken gülümseyen dudaklarım yerini düz çizgiye bıraktı. Yutkundum beyaz kutu açıldığın da şımarık adamın haylaz ela bakışlarının ellerinde ki çilekli pastayı, gördüğüm de yutkundum anılar hızla beni içerisine çektiğin de gözlerimi kapattım...

GÖMÜLÜR 2Where stories live. Discover now