12. BÖLÜM Şeker Portakalı

249 27 7
                                    

12. BÖLÜM ŞEKER PORTAKALI

1 Eylül

Yaz bitmişti bu şehir her zamankinden daha fazla kalabalık olmaya başlıyordu herkes evlerine ve sorumluluklarına geri dönüyor, ben ise hâlâ odamdan dışarı pek dışarıda ki yaşama katılmıyordum. Daha fazla içine kapanık bir kişilik olmaya ve hasta olsam bile gün de bir paket sigara bitiren bir tipe dönüşmüştüm, açıkçası olduğum tıp ya da kişilik umurumda değildi yalnızca yüreğim de tutuşan bu şeylere her neyse adını bile bilmiyorum bir kaç saniye kaçış yolu bulduğum tüm her şeyi deniyor ve yapıyordum. Hayat ve kader nasıl bir yol çizdi bana o İzmir'den bu şehire gelirken bilmiyordum ama tanıdığım ilk insanı o gün ki gibi bakışlarımı kaçırdığım saniye, gözlerim önün de kaybettim bilemezdim bir otobüs ile geldiğim şehrin hayatıma bu kadar yön vereceğini. Zaten hayatta bu değil miydi? Her şey küçük şeylerle başlıyor ve öyle de bitiyordu kendimi bu dünyaya hatta bu odaya, fazlalık gibi hissediyordum beynimde sürekli tartıştığım konuştuğum bir kişi vardı. Ama bu kişi kim onu bile bilmiyordum ondan bile bi haberdim yeniden eve kimseyi almamaya başladım hiç bir arkadaşım ile, konuşmak veya görüşmek istemiyordum sanki soruları ile herkes beni boğacak herkes onu hatırlatacak bir cümle her an söyler gibi hissediyordum. Kafamda ki benimle sürekli kavga eden ses ise bu korkumu daha da alevlendiriyordu sadece annemden babasının yargısının bittiği, ve ceza evine girdiğini öğrenmiştim kendi oğlunu kendi elleri ile öldüren bir baba daha doğrusu bir katil. Her şey gün yüzüne çorap söküğü gibi çıkmıştı annesinin ölümünün bir intihar değil cinayet olduğu gerçeği ise beni kahretti, o haklıydı son sözlerin de bile haklıydı kendi ölümü ile annesine yapılan haksızlığı ortaya çıkarmıştı. Aslın da mutluydum çünkü o çok özlediği annesine kavuşmuştu ve de Beril'e... Onun hayatında ki acıların çoğunu bilmiyordum benden bugüne dek, o şımarık maskesini takarak saklamıştı tüm gerçekler ise onun dilimin ucuna gelen cümle dudaklarımı yaktı onun ölümü ile her şey tek tek açığa kavuştu. Annem ve babamın arasında ki nefret buzları erimeye başlamıştı hatta 2 gün önce falan kapıma gelerek aile, yemeği yemek istediler bile midem bu durumu kaldıracak genişlikte olmadığı için ikisini de reddettim. Sanki hiç bir yaşantı olmamış gibi davranmaları beni resmen deli ediyor ve kusma hissini beraberin de getiriyordu, anlamıştım odada ki sandalye kenarından pencereden sokağa bakarken bu acının yıllar geçse bile ilk gün ki tazelik ile benimle yaşayacağını anlamıştım. Anılar o kadar fazla vardı ki bu aptal pencereden merdivenli yokuşu izlerken söylediği kelime dudaklarıma hafif bir tebessüm yaydı.

" Juliet! "

" Beklemek cehennemdir ama beklerim seni "

Keşke buradan kaçarak gitseydik keşke onunla kaçmak gibi bi cesareti içimde bulabilseydim keşke buraya hiç geri gelmeseydik, pişmandım çok pişmandım suçlu hissediyordum kendimi tenimden tenini hatırlamamak için banyo da defalarca bedenimi keselemekten çok yorulmuştum. Onun teninin tenime dokunduğu yerler bile acıyordu bu denli bir acı kış gelse dahi içimi soğutmama izin vermiyordu, bana yük gibi gelen herşeyden kurtuldum onunla uyuduğumuz yataktan kitabımızdan, bileklikten ve o özenle sevdiği saçlarım ve kirpiklerimden. Hepsini kendi ellerim ile kopardım ya da kestim kitabı parçalara ayırarak yırttım hepsi kalbimin duracak gibi yavaş atmasına sebep oluyordu çünkü, bir daha kimse kirpiklerimi dünya da ki en güzel şey gibi sevmesin diye koparttım ben. Ailem bu duruma delirmişim gözü ile bakarken bana normal geliyordu çok sıkılıyordum sürekli aynı şeylerin konuşulmasından ve bu sahte aile ortamı muhabbetinden. Uzun siyah saçlarım artık omuzlarıma anca ulaşıyor ve rengi de siyah değil portakal rengiydi tıpkı onun şeker portakalı demesi gibi, kendimi öyle hissetmek adına kendimin onun için ne anlam ifade ettiğimi unutmamak adına şeker portakalı oldum ben. Biraz daha iyiydim biraz daha kendimi ona yeniden yakın hissetme duygusu çok güzeldi derin bir iç çektiğim de dudaklarıma yabancı olan, tebessümü sildim yalnızca ben kısa portakal rengi saçlarım ve ellerim de tuttuğum şeker portakalı kitabım kaldık. Ona her gece bir sayfasını okuyordum uykusun da mutlu olsun diye kitaplar okumaya yeniden başlamıştım ama gerçek şuydu, biz onun için okuduğum kitaplardan daha fazla roman olmuştuk sanki satırlara bizim hikâyemiz sığmıyor hiç bir kalem bizi anlatmaya yetmiyordu. Her okuduğum şiir, her dinlediğim şarkı nasıl seni bilebilirdi ki? Her yerde bir anı varken bu sokak adeta cehennemdi benim için, ama onun dediği gibi bende içimden tekrar ettim.

GÖMÜLÜR 2Where stories live. Discover now