7. BÖLÜM: EJDERHA AVCISI

8 3 12
                                    

"Ejderha avcısı ?"

Ejderha avcısı. Sanalda ki takma ismim. Fark etmişti. Kahretsin !

"Onu tanıyor musun?" diye sordu sarışın çocuk.

Revirdeki hemşire başıma ıslak bir bez koydu.

"Ergence triplere girmeden bana ne olduğunu anlat Eldon."

"Ergence tripler mi ? Bakıyorum da Kralımız gitgide dedeme benzemeye başlıyor ne o yoksa onun gözüne girmek için yeni bir savaş mı başlatacaksın ?"

"Beni bir daha dedeme benzetme !" dedi Marvin dişlerinin arasından.

"Benzetirsem ne yapacaksın ? Beni de mi öldüreceksin ? O zaman hiç bekleme."

"Neler olduğunu anlat Eldon !" diye gürledi Marvin.

Bir kaç demir yığınının hareketlenmesiyle muhafızların saldırı konumuna geçtiğini anladım.

Yani şimdi benim sanal arkadaşım Sasla prensi miydi ? Çok mantıksız !

"O hırsıza uyandığında neler olduğunu sorabilirsin!" dedi Eldon ve sert adımlarla revirden çıktı.

Revirdeki hemşirenin başıma bir şeyler sardığını hissettim.

"Ona ne olmuş silvia ?"

"Niye bayıldığını anlamadım efendim fakat kafasını fena vurmuş."

Kafama bir kaç krem daha sürerken olanlardan hiçbir şey anlamamıştım. Kafamı vurduğum doğruydu ama minik bir sızı dışında canım hiç acımamıştı. Belki de hemşire işini hiç bilmiyordu. Birine mesleğinde berbat olduğu için minnet edeceğim hiç aklıma gelmemişti.

"Ne zaman uyanacak ?" diye sordu Marvin. Belki de sürpriz deyip birden kalkmalıydım. Kesinlikle çok eğlenceli olurdu. 

"Neden uyanmadığını bilmiyorum efendim. Biraz daha bekleyelim eğer uyanmazsa hastaneye sevk ederiz."

Hastaneye sevk edilirsem bu minik oyunum anlaşılırdı. Daha fazla uzatmama gerek yoktu. Yeni ayılıyormuş gibi yavaşça gözlerimi araladım. İlk gördüğüm kişi Marvin oldu.

Ellerini cebine koymuş siyah saçlarını yana doğru taramış ve oldukça gösterişli bir kıyafetin içinde bana bakıyordu.

"Uyandı." dedi hemşire.

"Görüyorum Silvia. Sen çıkabilirsin." dedi Marvin. Hemşire Marvin'in önünde saygıyla eğildi ve sonra revirden çıktı.

Marvin'le baş başa kalmıştık. Normalde olsa bu mutlu olabileceğim bir şey olabilirdi fakat şimdi fazlasıyla gergindim.

"Kuledeki çocuk." diye mırıldandım. Onun beni ilk gördüğünde yaptığı gibi.

"Burada ne işin var Aster?" diye sordu sakince.

Burada ne işim vardı? Onu ben bile bilmiyordum. Birkaç aptal dosya için bu riske değer miydi? Emin değildim. Yolun sonunda ki ışığı bile göremiyordum. Belki de daha çok baştaydım.

Soruya soruyla karşılık verme kararı alarak "Senin burada ne işin var ?" diye sordum.

Bana Sasla'da prens ya da kral olduğundan bahsetmemişti. Ve onu bu şekilde bu kıyafetlerle görmek çok farklıydı.

Gülümseyerek kollarını açtı. "İşte avcı burası benim kulem." dedi içinde olduğumuz kaleyi ima ederek.

"Güzel bir kuleymiş hiç böyle hayal etmemiştim." dedim kıkırdayarak.

"Peki sen neden buradasın?" dedi yattığım yatağın yanındaki sandalyeye oturarak. Yataktan doğrularak onun gibi oturur pozisyona geçtim. Bu sorudan kaçamayacağımı biliyordum. Daha fazla ertelemenin anlamı yoktu.

YILDIZ ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now