Bölüm 25|• "9 Aralık."

2.9K 221 360
                                    


Merhaba, özlediniz dimi beni?🥹🫶🏻

Güzel bir bölümle geldim, sizler de bana mutlu olmam için güzel yorumlar ve bildirimler bırakın bebeklerim olur mu?

Hepinizi çok seviyor ve iyi okumalar diliyorum, sizinle sohbet etmek için bölüm sonunda bekliyorum. 🤍

✦✧✦

Akrep ve yelkovan birbiri ardına sıralanmış ezeli bir düşman gibi yarışırken zamanın kör kuyusunda sıkışarak geçirdiğimiz anlar, bir cellat gibi aleyhimize işlemeye devam ediyordu. Ne kadar inkar etmeyi denesem de buradaydım işte, olabilecek en yanlış zaman diliminde olmayı en çok istediğim yerde.

Dünyanın karanlık yüzüne aralanan bir pencereden bakıyorum, rüzgar kötü kokular getiriyor burnuma, manzara tekinsiz, insanı huzursuz eden bir atmosferi var pencerenin açıldığı karanlık bahçenin. Hava karanlık, gökyüzünde tek bir yıldız yok, şiddetli bir fırtınanın habercisi olan bulutlar cılız ışığıyla gökte sönük bir nokta halindeki ayın önüne set çekmiş. Bulutlar hareket ediyor ara sıra, yer yer parçalı bulutlar eğer şanslıysam birkaç saniyeliğine ayın ortaya çıkmasına izin veriyor ve mucizevi bir olay gerçekleşiyor, ayın cılız ışıkları yeryüzüne düşüyor, işte tam da o anda gerçekleşiyor mucizem, bir bataklığın orta yerinde beliriveren küçük bir çiçek çekiyor dikkatimi... Minik bir papatya, öyle narin, öyle kırılgan bir çiçek ki bakmaya dahi kıyamıyorum.

Bulutlar yeniden geçiyor ayın önüne, çiçeğim karanlığa hapsoluyor bir kez daha, onu kaybetmek istemiyorum. Duruşumu dikleştirerek daha çok odaklanıyorum karanlığın ortasında kaybolan o noktaya, onu göremesem de biliyorum ki orada çiçeğim, gözümü dahi kırpmadan izliyorum karanlığı çünkü biliyorum ki karanlık mutlak değil, eğer onu göreceğime inanmaya devam edersem, evrenin benimle işbirliği yapacağını biliyorum.

Zaman geçiyor ama ben yılmadan bekliyorum. Günler geçiyor, belki de haftalar... Bilmiyorum. Usanmadan bakmaya devam ediyorum aynı pencereden ve en beklemediğim anda ay ışığı usulca süzülüyor yeryüzüne doğru. Işığı değiyor narin çiçeğimin taç yapraklarına, nefesim tutuluyor o anda, bataklığın ortasında açmış, köklerini inatla onu öldürmeye niyetlenen toprağa salmış, rüzgar onu söküp atmaya niyetlenmişken eğilse, parlak birkaç yaprağını kaybetse de yaşamaya devam eden eşsiz çiçeğime bakıyorum büyülenmiş gibi... Orada işte, tüm olumsuzlukların ortasında, onu yok etmeye kurulu bir düzenin içinde, zarafetinin tüm ihtişamıyla var olmayı kafaya koyan güzel papatyam...

İğrenç bir tabloyu dahi bakılmaya değer kılan, karanlığın ortasında bir güneş gibi parlayan güzel papatyam oysa sen kırlarda açmalı, baharın gelişini müjdelemelisin. Seni ait olduğun topraklardan koparıp kara kışın bağrına ekmişler, ölmeni beklemişler ama inat etmişsin yaşamaya, iyi ki de etmişsin. Baktığım bu iğrenç manzarayı, katlanabilecek kılan tek unsur sensin. Sen varken hayat o kadar da çekilmez değil esasen. Misal başım o kadar çok ağrımıyor artık, sızlayan vicdanımın sesini kısmayı öğreniyorum senin yapraklarının rüzgarda hışırdayan sesini dinlerken, uykular da zehir değil artık verdiğin huzurla. Sen bana bakılmaya değer bir manzara verdin, şimdi seni ait olduğun iklimlere götürme sırası bende.

Sıcak iklimleri selamlayacağız birlikte, hiçbir rüzgarın senin yapraklarını koparmasına, köklerinin topraktan ayrılması için zorlamasına izin vermeden kendi bahçemde büyüteceğim seni, toprağına su vereceğim, yapraklarını seveceğim, rüzgara göğüs gereceğim, konuşacağım seninle, sevgiyle büyüyeceksin, dört mevsim açacaksın taç yapraklarını, baharlar kıskanacak ihtişamını... Sen... Sen güzel papatyam, buradan çok uzakta harika bir hayata sahip olacaksın, benim rengi solmuş diyarlarımı ışığınla aydınlatacak, enfes kokunla o diyarı cennet kılacaksın.

YASAK DENEYTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang