I - XXI

33 7 12
                                    

K A T Y A

15 Ağustos 2005
Pazartesi
Varnata, Avarya

Renkler, sesler, uğultular iki yanından geçip giderken Katya, kendini nehirdeki bir taş gibi hissediyordu. Kalabalığın içindeydi fakat kalabalığa karışmıyordu. Evinin civarından ayrılmayalı o kadar uzun zaman olmuştu ki şehre yabancılaşmıştı. Üstelik henüz birkaç ay önce onun yönettiği partiyi oy pusulasında gören, onu kürsülerde dinleyen, vaatlerini tartışan insanlar da onu tanımıyor; durup, yüzüne şöyle bir bakıp birkaç saniye şaşırmadan gündelik telaşlarını yaşıyorlardı.

Bunda istifasından sonra dış görünüşünde yaptığı tepeden tırnağa değişikliğin de etkisi vardı. Katya, parti başkanıyken toplumdaki "sosyalist kadın" imgesinin dışında giyinirdi. Lisedeyken ise tam olarak bu imaja uyardı. Makyajsız ya da az makyajlı; pantolonu mevsimine göre tişört, gömlek ya da ceketle tamamlayan, kırmızı fular takan sade bir genç kızken iş ortamında döpiyes ya da kalem etek, dışarıda elbise giyen, yerine göre dekolte, saçları daima yapılı, koyu kırmızı rujunu hiç eksik etmeyen bir kadın olmuştu.

Şu an ne ilki ne de ikincisiydi. Saçlarını salmadığı zamanlarda ikili atkuyruğu yapıyor ya da örüyordu. Kimi zaman yüzünün önüne gelen saç tutamını geriye çeken tek bir kıstırmalı toka ile yetiniyordu. Açık sarı, pembe ve mavi giyiniyor, kot ve tişörtle dışarı çıkabiliyordu. Son on günde kısa kollu, papatya desenli robalı bir elbise; gül rengi pileli bir etek ve üç tane bandana almıştı. Çiçek motifini tercih ediyordu. Frapan ya da maskülen değil, sevimli görünüyordu. Bir kadın, sayısını bilmediği onlarca kadın taşırdı içinde.

Çarşıdaki işlerini halledip ıssız evine döndü. Bugün program yoktu. Devrim de bir arkadaşının evindeydi. Yatıp dinlenmek, yemek yapmak ve gelecek günler için plan yapmak arasında kalan kadın bir süre düşündükten sonra sonuncusuna karar verdi.

Masasının üstünde açık defterler, notlar ve araştırmalar vardı. Büyük şirketleri ve sermaye sahiplerini araştıran Katya, her nerede bir servet olsa altından Sındırlı ailesinin çıktığını görüyordu. Kalburüstü her iş adamının bu ailenin fertlerinden biriyle ahbaplığı ya da fotoğrafı vardı. Avarya'daki sermaye akışı üzerine eğilene dek ülkeyi kapitalist sanan kadın, şimdi, bu ülkede gizli bir oligarşinin hüküm sürdüğünü görebiliyordu.

Her türlü kapitalizmin eninde sonunda oligarşiye evrileceğini düşünürdü. Büyük zenginlikler küçük toplulukların elinde toplanacak, sistem kendi zengin zümresini yaratıp sınıflar arası ayrımı derinleştirecek ve sonunda çöküşe gidecekti. Ne var ki Avarya'da bu süreç sona ermişti. On beş yıl önce Sındırlı iktidarını sona erdiren Vult, Avarya'ya, gelişmiş ülkelerdeki gibi özgürlükçü demokrasi getirme vaadinde bulunmuşsa da sözlerini sadece yüzeysel olarak yerine getirebilmişti. Sındırlılardan izinsiz ne bir söz söylemek ne de servet sahibi olmak mümkündü.

Platon, Devlet adlı kitabında, demokrasinin yalnızca iyi eğitim görmüş bir halkla işleyebileceğini söylemişti. Eğer bu sağlanamazsa oy toplamasını bilen herkesin devleti de idare edebileceği sanılır; oligarşi meydana gelir, demagoglar, yani tatlı dilli halk avcıları yetersizliklerine rağmen başa geçer; demagoglardan ise diktatörler çıkardı. Tek bir kişi yönetim gücünü sınırsızca elinde tutardı.

Avarya'da oligarşiye çoktan geçilmişti. Sırada demagoglar ve diktatörlük vardı.

Katya, meclis adlı tiyatrodan istifa ettiği için kendini bir kez daha tebrik ettikten sonra halkı bu kan emicilere karşı nasıl uyandıracağını düşündü. Boykot başlatsa sektörünün en büyükleri olan şirketleri dahil etmesi gerekecek, sözgelimi bir boykotçu arabasına benzin alamayacaktı.

Avarya OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin