I - XXVI

23 3 11
                                    

K A T Y A

28 Kasım 2005
Pazartesi
Varnata, Avarya

Gün ışığının seraya çevirdiği çadırında terleyerek uyandığında neredeyse öğlen olmuştu. Fermuarı araladı ve serin dağ havasının içeri girmesine izin verdi. Fermuarı açtı ki sabahın serin tertemiz dağ havası içeriye girsin. Üzerine bir hırka alıp dışarı çıktı. Devrim bu sırada hâlâ uyku tulumunda, rüyalarındaydı.

Çadırların yaklaşık beşte biri uyanmıştı. Aralarında bir şeyler konuşuyorlardı, tıpkı İskambil olayının sabahındaki gibi. Katya'nın hiçbir şeyden haberi yoktu. Meydandan ayrıldıktan sonra kızını alıp Sabire dağının eteklerindeki kamp alanına gelmiş, geceyi gündemden uzak ve doğayla iç içe geçirmişti.

"Katya Hanım," dedi kampçılardan birisi. "Duydunuz mu? İskambil Çetesi geri dönmüş."

"Ne olmuş?" dedi kadın, ortak alana yaklaşarak. "Yine seçim sonuçlarıyla mı oynamışlar?"

Başka biri "Meclis bahçesini kazarak mesaj vermişler," dedi. "Yazdıkları şey sizin dünkü konuşmanızla oldukça uyumlu."

"Eylemcilerden birini yönlendirdiniz mi, Katya Hanım?" dedi bir başkası.

"Arkadaşlar, lütfen. Benim eylemim tamamen barışçıl bir eylemdi. Hep beraber buradaydık, biliyorsunuz. Gece olanları da şu an ilk kez sizden duyuyorum."

"Belki siz yönlendirmeden kendi kendilerine yapmışlardır," dedi ilk konuşan kampçı.

"Hayır," dedi Katya, günaydın bile diyemeden kendini açıklamak zorunda kalmasına bozulmuştu. "Beni iyi dinlediniz mi? Hiçbir şekilde gidip 'Meclis bahçesine ya da herhangi bir yere zarar verin,' demedim. Sadece düşünmeye teşvik ettim. Nasıl bir mesaj verdiklerini bilmiyorum ama bizim eylemcilerden olmadığına eminim."

"Avarya halkı, ülkenizi geri alın, yazmışlar." dedi bir kampçı.

"Belki de bir provokasyondur," dedi eski parti lideri. "Neyse, ben kafamı gündemden uzaklaştırmaya geldim. Kimsenin canına zarar gelmemesine sevindim ve anladığım kadarıyla önemli bir şey yok. Kimin kazığını rahatlıkla tespit edebilirler. Şimdi kahvaltımı yapmak istiyorum, müsaadenizle."

Devrim çok keyifsiz uyanmıştı. Çadırda terlediği için kendini pis hissettiğini, duş almak istediğini söyleyip duruyordu. Katya ona olay hakkında hiçbir şey söylememişti. Akşama kadar dağın eteğinde vakit geçirmek istiyordu fakat kızı istemediği için çadırını topladı ve her saat başı kamp alanına gelen ve şehir merkezine giden bir dolmuşa bindiler.

Bakilik Parkı'ndan geçerken saat 10 olmuştu. Devrim, önceki akşam okulu ekmek istediğini söylediği halde vazgeçti ve geç de olsa okula gitmek istediğini söyledi. Banyo yapıp hazırlandıktan sonra öğle arasına yetişebilirdi.

Saat 1 civarı Katya evde kendi başına kalmıştı. İçeride can sıkıcı bir sessizlik vardı. Sanki şehir bile susmuştu, arabalar geçmiyor, sokak satıcıları bağırmıyordu. Gürültü bir kitaba ya da işe odaklanmayı nasıl zorlaştırırsa salt sessizlik de öyleydi. Arka planda hafif bir beyaz gürültü olmalıydı ki beyin rahatsız edici düşüncelere dalmadan çalışsın. Evin sakini, televizyon kanallarını gezerek kendisini tatmin edecek az gürültülü programı bulmaya çalışırken telefonu çaldı. Telefon ekranında karakolda sohbet ettiği polisin adı yazıyordu.

"Katya Hanım, bunu söylediğim için üzgünüm ama... Sizi almaya geliyoruz, hazırlanın."

Anlık bir kalp çarpıntısının ardından nefesini tuttu, gözlerini tavana çevirdi. "Neden?"

Avarya OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin