30.Bölüm

517 32 20
                                    

Lütfen oy vermeyi unutmayınız:)

"Şuan bir akıl hastanesindesiniz"

"Ne"

Ne akıl hastanesi? Ne diyor bu kadın? Boynum eğildi omuzlarım düştü...

"Akıl hastanesi. Öyle mi?"

Bir sürü şey söylemek isterken ağzından sadece bir iki kelime çıkarabilmek ne acı şey değil mi?
Kafanda onca soru, düşünce varken ne diyeceğini bilememek...

Mesela beni buraya kim gönderdi? Neden gönderdi? Ne istedi benden? Neden benden habersiz yaptılar bunu? Aklımdaki düşünceleri susturmak imkansız. Aklıma iki kişi geliyor bunu yapmış olabilecek. Biri babam diğeri...

Aklıma gelen düşünceyle geriledim ve yatağa oturdum. Gözlerimden döküldü acı düşüncelerim tek tek her bir damla kalbimi kasıp kavurdu. Ellerim yatağın üzerinde ki örtüye işkence etti, sıktı örtüyü son gücüyle.

Arel, yapmamışsındır değil mi bunu yapmamış ol lütfen umarım sen değilsindir çünkü eğer sen yaptıysan ben biterim. Ben yapamam ben bu yaptığından sonra seninle olamam. Ama sensizde yapamam...

Ne ara budenli sevdim ki seni? Doğru düzgün ne vakit geçirdik ne de konuştuk. Mesela seninle hiç oturup uzun uzun güzel şeyler hakkında konuşmadık, biz daha birbirimizi sevdiğimizi bile kabullenemedik ki. Belki sen beni sevmiyorsun? Biz, biz bile olamadık. Bunlara rağmen neden böyle hissediyorum? Sensiz yapamayacakmışım gibi. Sanki sen güneşsin ben ise ayçiçeği nerde olursan o tarafa yönelen bir ayçiçeği. Güneş doğmazsa ayçiçeğinin boynu eğilir ve soğuk gecenin karanlığında yavaş yavaş solmaya başlar en sonunda ise ölür.

Ben senin ayçiçeğinim ve sensiz yapamam...

Ama bu hayatta bazı şeyleri yapmak zorundayız. Ya sensiz ya senle. Ben yemin ediyorum bu hayattan kurtulup kendime yepyeni bir dünya kuracağım...

-Arel Safir-

Yapmamalıydım. Gerekirse beraber delirirdik. İzin vermemeliydim. O oruspu çocuğunun bunu yapmasına izin vermemeliydim. Akşını ordan almalıyım. Evet evet hemen şimdi gidip Akşını alacağım. Salonda volta atarken kapı alacaklım varmış gibi çalmaya başladı. Kapıya doğru giderken hala çalmaya devam ediyordu. Kapıyı açtığımda Ademin yüz ifadesinden kötü bir şey olduğunu anladım.

"Abi, Akşın hanım..."

"Ne olmuş Akşına söylesene Adem delirtme insanı!"

"Az önce oraya yerleştirdiğimiz adamdan telefon geldi. Akşın hanım hastaneden kaçmış."

"Ne! Ne diyorsun sen Adem! Nasıl? Nasıl kaçmış? Olamaz. Gidemez. Bizden gidemez..."

"Ben adamlara Akşın hanımı aramaları için gönderdim. Gelir birazdan haber. Bir de Akşın hanımın çok uzağa gidebileceğini düşünmüyorum."

"Adem. Canı yanan bir kadın o. Çok yaktılar onun canını... Ben de dahil. Ben ne yaptım peki?! Yanan ateşi daha da harladım."

"Abi sen onun iyiliğini düşündüğün için yaptın bunu. Suçlama kendini."

"Nasıl suçlamayayım Adem? Akşın, benim de onu sevmediğimi, terk ettiğimi düşündü ve gitti."

"Bulacağız Akşın yengeyi merak etme. Bulacağız  ve yengeye onu terk etmediğini göstereceksin."

"Babam bir keresinde ne demişti biliyor musun? Kalbi çok acıyan, acı çeken bir kadın birgün bu acılara dayanamayıp giderse ya bir daha onu hiç bulamazsın ya da..."

6 gün sonra

Uykusuzluktan yanan gözlerimi sımsıkı kapatıp geri açtım. Karşımdaki iki cins hayvanı bir süre izledim. Doğaları gereği yapmış olabileceklerini düşündüm. Sonra yaptıkları ve yapabilecekleri için onları nasıl cezalandırsam diye düşündüm. Hayvanları severim. Ama cins olanlar, öldürülmeye hak kazananlardır benim için. Karşımdaki hayvanlara baktıkça öfkem daha da artıyor. Öfkem arttıkça onlara yapacağım şeyler artıyor. Bu dünyada cins hayvanlara yer yok! Hepsi ölmeli!

Altı gün. Koskoca altı gün oldu. Akşından geriye bir saç teli bile yok. Yok olmuş sanki...

Bu olanların sorumluları ise karşımda. İki gündür yapmadığım işkence kalmamasına rağmen Akşının nerede olduğunu bilmediklerini söylüyorlar. Aslında bilmemeleri iyi sayılabilir. Çünkü onların bilmemesi Akşının iyi olduğunu gösteriyor olabilir. Ama yine de onları bırakmıyorum çünkü suçlular ve cezalarını her gün işkencelerle ödüyorlar. Yetmez! Bu ceza onlara yetmez ama şimdilik önemli olan Akşının güvende olup olmaması...

12 gün sonra

Akşınla bir süre yani çok kısa bir süre kaldığımız evde kitaplığın karşısında oturmuş onunla çok az olan ama değerli olan anlarımı düşündüm. Sonra tekrar düşündüm. Tekrar tekrar düşündüm. O kadar az anımızı var ki. Mutlu olduğu anımız bile yok denecek kadar az... O kadar çok aynı şeyleri hayal ettim ki sanki karşımda o varmış gibi geliyor. Buraya geldiğinde üstündeki ultra kısa gecelik ile gördüğüm zamanı düşündüm utançtan kızaran yanaklarından öpmek istedim...

Hastanede ki herkes seni görmediklerini söylüyor. 18 gün oldu ne bir haber var ne bir iz...

26 gün sonra

Bugün adamlarımdan biri Akşını gördüğünü söyledi. Çok mutlu oldum. Ne hissettiğimi anlatamam ben de bilmiyorum ama çok güzel bir şeydi. Yanına gittim ama Akşın değildi üstelik Akşına asla benzemiyordu. Akşın ondan çok daha güzel bir kadın! Adını bile veremediğim o güzel his paramparça oldu. Beni güzel hissettiren şey canımı acıttı.

46 gün oldu. Nerdesin?



Yine ve yeniden uzun bir aradan sonra selamlar kusura bakmayın artık içimden yazmak gelmiyor. Hem kendim için hem sizin için yazmaya devam etmeye çalışacağım. Çünkü hiç bir hikayenin yarım kalmaması gerekiyor bence...

Instagram/waytenlikadın

Ay Tenli KadınWhere stories live. Discover now